HİSAR Hava Savunma Füze Sistemi, Türkiye’nin milli imkanlarla geliştirdiği ilk katmanlı hava savunma sistemidir. ASELSAN ve ROKETSAN tarafından geliştirilen HİSAR, farklı menzil seçenekleri ve modern teknoloji altyapısı ile Türkiye’nin hava savunma kapasitesini önemli ölçüde artırmaktadır.
HİSAR Projesinin Amacı
HİSAR Projesi, Türkiye’nin hava sahasını yerli ve milli çözümlerle korumak amacıyla başlatılmıştır. Uzun yıllar boyunca dışa bağımlı olan hava savunma kabiliyetini millileştiren bu sistem, hem kara birliklerini hem de kritik tesisleri düşman hava tehditlerine karşı koruma hedefi taşır.
Sistem, alçak, orta ve yüksek irtifa tehditlerine karşı çok katmanlı bir savunma hattı oluşturur. Bu sayede Türkiye, kendi imkanlarıyla geliştirdiği entegre hava savunma ağına sahip olmuştur.
HİSAR Sistemlerinin Türleri
HİSAR Hava Savunma Sistemi, farklı menzil ve görev ihtiyaçlarına uygun olarak üç ana versiyonda üretilmiştir:
- HİSAR-A+ (Alçak İrtifa): Yaklaşık 15 km menzile sahip olup, alçak irtifa hava tehditlerine karşı görev yapar.
- HİSAR-O+ (Orta İrtifa): 25+ km menzili ile daha geniş alanlarda koruma sağlar.
- SİPER (Uzun Menzil): 100 km’nin üzerindeki menziliyle stratejik hava savunma kabiliyeti sunar.
Her sistem, radar, komuta kontrol merkezi, fırlatma araçları ve elektro-optik hedef tespit birimleri ile entegre çalışır.
HİSAR Sisteminin Stratejik Önemi
HİSAR Hava Savunma Sistemi, Türkiye’nin hava sahası güvenliğini yerli teknolojilerle sağlayarak stratejik bağımsızlığını güçlendirir. Özellikle HİSAR-O+ ve SİPER, bölgesel hava savunma mimarisinde kritik bir rol oynamaktadır.
Bu sistemler, savaş uçakları, helikopterler, insansız hava araçları, seyir füzeleri ve bazı balistik tehditlere karşı etkin koruma sağlar. Ayrıca, HİSAR sistemlerinin ihracat potansiyeli de Türkiye’nin savunma sanayiinde küresel ölçekte rekabet gücünü artırmaktadır.
HİSAR Hava Savunma Füze Sistemi, alçak, orta ve uzun menzilli versiyonlarıyla Türkiye’nin modern hava savunma mimarisinin belkemiğini oluşturur. Yerli üretim avantajı sayesinde, bakım ve modernizasyon süreçleri kolaylaşırken Türkiye’nin savunma sanayiinde bağımsızlığı daha da güçlenir.
