Ülkemizin savunma sanayisi artık öyle bir konuma geldi ki, hayran kalmamak elde değil. Üretimin en güçlü olduğu altın çağlarımızı yaşadığımız günümüzde Çelik Kubbe sistemi devreye alındı. Kafalarda soru işaretleri mevcut. Neden böyle bir sisteme ihtiyaç duyuldu? Adı neden Çelik Kubbe? Daha önceden alınan S-400’ler neden kullanılmıyor? S-400 alındıysa neden böyle bir sistem yapılmasına ihtiyaç duyuldu? Bu türde çok fazla sorular var.
S-400 hava savunma sistemlerinin esas alınma amacı, Amerika Birleşik Devletleri’nin bizlerden esirgediği Patriot Hava Savunma Sistemlerinin yerine kullanmak için alındı. S-300 olarak kullanılan bir alt versiyonları Yunanistan ve Suriye gibi ülkelerde kullanılmaya devam edilmektedir. Geçtiğimiz dönemlerde Yunanistan için versiyon güncellemesi yapılması bile gündeme gelmişti. NATO üyesi olan Yunanistan S-300 Hava Savunma Bataryalarını kullanırken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti S-400 Hava Savunma Sistemlerini aldığı için başta Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri tarafından çeşitli yaptırımlara maruz bırakıldı. S-400 sistemlerinin algılayacağı radar parametreleri ile F-35 Savaş uçaklarının daha kolay avlanabileceği yönünde değerlendirmeler yapıldı. Elimizde F-35 olması durumunda birçok bilgiyi Rusya ile paylaşmamızdan endişe edildi ve F-35 programı uzun zaman önce askıya alındı. Aynı potada Yunanistan olmasına rağmen Türkiye Devleti hedef seçildi çünkü yaşadığımız coğrafyayı 100 yıldır ele geçirmeye çalışan sistem henüz başarılı olamadı. F-35 ya da Su-57 uçakları da olsa sonuç değişmeyecekti. Bu nedenle mevcut tecrübe ve deneyimle KAAN uçaklarımız üretilmeye başlandı.
Çelik Kubbe Stratejik Öneme Sahiptir
Yüksek değerli bir ülke konumunda olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yüzyılı aşkın süredir içeriden ve dışarıdan yıpratılmaya çalışılsa da başarılı olmanın yakınından geçemediler. Önümüzdeki yıllarda yaşanabilecek olası savaş senaryoları için sığınaklar inşa edilmeye başlansa da, önceliğimiz daha düşman ülke topraklarına giremeden engelleyebilmek. Bu kapsamda Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan kabul töreni ile Çelik Kubbe sistemi resmi olarak envantere alınmış oldu. Daha öncesinde zaten çeşitli bölgelerde testleri yapılan Korkut, Koral, Gökdeniz, Hisar Hava Savunma Füzeleri gibi bir çok sistemi bünyesinde barındıran Çelik Kubbe sistemi, öncelikle Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yetişmiş personeli tarafından kumanda edilerek düşman bertaraf edilebilecektir. Roketsan tarafından üretilen SİPER füzeleri (uzun menzil) ve Hisar-O füzelerinin (orta menzil) devamlı olarak üretilmesi ve TSK bünyesinde stoklara alınması çok elzemdir. Birçok Avrupa ülkesine nazaran aktif olarak savaşmaya devam eden ordumuzun mevcut savaş tecrübesi ve Çelik Kubbe sistemi birleştiği zaman muazzam bir güç açığa çıkacaktır. Bu nedenle İsrail’de kullanılan Demir Kubbe sisteminden daha kifayetli bir sistem olacağı tartışılamaz.

ABD’nin kuracağı Altın kubbe sistemi de daha üst versiyon olabilecektir ama kullanacak personellerinin pratik zekaya sahip olmaması nedeniyle yüksek oranda yapay zeka tarafından yönlendirilecektir. Elementler arasında değer açısından farklılıklar bulunmaktadır. Bu nedenler demir, çelikten daha ucuzdur. Çelik altından daha ucuzdur. Burada bir gönderme durumu söz konusudur. Demir<Çelik<Gümüş<Altın gibi düşünebilirsiniz. Yani benim sistemim senin sisteminden daha güçlü mesajı verilmek istendiği için isimler elementlerden seçilmektedir. Gümüş Kubbeyi hangi ülkenin kuracağı henüz belli değil gibi görünse de soğuk savaştan beri kendisini savunan ve NATO üyesi olmayan bir ülkenin sahip olduğu bir sistem aslında.

Redet İle İsrail’in Füzelerini Engellemek Mümkün
Çelik Kubbe sistemimizin aktif durumdayken açık hedef olmaması açısından ASELSAN tarafından geliştirilen REDET (VURAL) ve KORAL sistemlerinin önemi bir kere daha açığa çıkacaktır. KORAL sistemimiz Suriye, Ermenistan ve birçok sınır ötesi operasyonda aktif olarak kullanılarak kendisini ispatlamış bir sistemdir. Üretilen birçok savunma sanayi projesi arasında benim açımdan da en önemli alan Elektronik Harp sistemleridir. Ne kadar teknoloji üretirsek üretelim ilk öncelik üretileni korumaktır. KAAN uçağını üretmek büyük bir meziyettir ama uçağımızı havada görünmez kılmak daha büyük bir meziyettir. TCG İstanbul’u üretmek büyük güçtür. Savaş gemisi olması sebebiyle kendisini koruyabilir, uzun süre hayatta kalabilir, bir çok alanda destek verebilir. Denize açıldığı andan itibaren elektronik harp sistemlerimiz ile görünmez kılabilirsek, düşman ile savaşmadan karşı saldırı yapabilir ve daha uzun süre görev yapma şansı doğar. Aynı mantık Çelik Kubbe sistemlerimiz içinde geçerlidir. Arama ve tespit radarlarımızın mevkileri görünmeden yayın yaptıkları zaman düşmanın ne fırlattığının, ne gönderdiğinin hiçbir önemi kalmaz. Güneydoğu’da aktif olarak bulunan KORAL sistemimiz var olduğu sürece İsrail canilerinin İstanbul’da yada Ankara’da herhangi bir hedef göstermelerinin bir mantığı kalmaz. Çelik Kubbe’nin bileşenlerinden olan REDET/KORAL, Elektronik karıştırma ile füzelerin hedefi bulmasını engelleyebilir; daha kesin çözüm için Siper veya S-400 ile fiziki önleme yapabiliriz.

Yakın zamanda Türkiye ile savaşamayacaklarını zaten yazdım. Türkiye ile karşı karşıya gelmeden Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti üzerinden kışkırtma yapabileceklerini zannettikleri dönemde dahi zaten hava savunma bataryaları konuşlandırılmıştı ülkemiz tarafından. Deniz Kuvvetleri Komutanlığımıza ait savaş gemilerimiz aktif olarak Akdeniz Kalkanı Harekatı kapsamında bölgede varlık göstermeye devam etmektedir. İsrail’in amacı Güney Kıbrıs Rumları ile K.K.T.C. devletini karşı karşıya getirmek, otomatik olarak Türkiye Devleti ile Yunanistan’ı karşı karşı getirmek, işin içine NATO ve Avrupa Birliğini dahil etmek gibi küçük hesaplardır. Rum kesimine gönderdiğiniz hava savunma bataryalarının bir işe yaramayacağını zaten biliyorsunuz. Maksat bölgede gerilim yaratmak. Uzun zamandır Geçitkale askeri havaalanından zaten TUSAŞ üretimi SİHA’larımız kalkmaktadır. Düşük irtifadan yaklaşarak zaten işlerini rahatlıkla bitirebilirler. İhtiyaç duyulması durumunda Sayın Cumhurbaşkanı Ersin TATAR tarafından askerimizin konuşlanması için tüm izinlerin verileceği zaten açıklandı. Bu işin sonunda para ile Kıbrıs adası genelinde satın aldığınız toprakları da yitirirsiniz.

Koral sistemi yakın zamanda modernize edilerek daha güçlü hale getirildi. REDET sistemi ile yaklaşık olarak aynı mantıkta çalışmaktadır. KORAL sistemi aktif olarak kendisini ispatladığı için en bilenen sistemdir. İlerleyen zamanlarda REDET (Radar Elektronik Destek/Elektronik Taaruz) sahada daha çok kullanılarak KORAL’ın tahtını ele geçirecektir. İki sistemde düşman radar parametrelerini kullanarak, kopyalayarak yada Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde bulunan Elektronik Harp Database’leri ile eşleşme sağlayarak savaş unsurlarımızı görünmez kılacaktır. TSK bünyesinde bulunan tüm elektronik destek birimleri tarafından uzun yıllardır elde edilen veriler periyodik olarak database oluşturması için toplanmaktadır.
Donanmada çalıştığım dönemlerde Akdeniz’e giren birçok donanma unsurunun ve karadan yayın yapan radarların bilgilerinin nasıl değerlendirildiğini binlerce kere görme şansım oldu. Her radarın parametresi aynı parmak izi gibi eşsizdir. Yıllar önce tespit ettiğiniz bir radar parametresinin tekrar karşılaşmanız durumunda kimliği ile birlikte önünüze çıkması çok şaşırtıcı olsa da donanmamızdaki Elektronik Harp Astsubaylarımız için nefes almak kadar sıradan bir durum. Donanma unsurlarımız uydu üzerinden sürekli olarak yapılan radar parametre tespitlerini ileterek TSK bünyesindeki tüm Elektronik Harp Kütüphanelerinin güncellenmesi eşsiz bir durumdur. Akdeniz’de tespit edilen bir radar parametresinin eş zamanlı olarak KORAL ve REDET sistemlerine yüklenmesi gücümüzün boyutlarını anlatmaktadır. Aynı şekilde KORAL ve REDET sistemlerinin yaptığı tespitlerin donanma unsurlarımızda bulunması korkunç derecede savaş boyutundaki tecrübemizi aktarmaktadır. Aynı zamanda Hava Kuvvetlerimizdeki Hava Tespit Radarlarının, doğuda konuşlu Elektronik harp sistemlerinin, hatta denizde bulunan TCG UFUK istihbarat gemimizin update olması muazzam gücümüzü göstermektedir. Bunların dışında uydularımız tarafından yapılan tespitleri benim yazmam uygun olmaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti size gösterilenden kat be kat güçlenmiş pozisyondadır.

Koral ve REDET sistemlerinin düşman radar bilgilerini kopyalayarak yada mevcut database ile eşleşme sağlayarak yine aynı bilgileri kullanması durumunda karşısında herhangi bir sistemin olmasının önemi kalmamaktadır. En düşük radar kesit alanına sahip uçağın gelmesi yada balistik bir füzenin fırlatılması önemini yitirmektedir. Havada tespit edilmiş olan savaş uçağının örneğin Yunanistan F-16’sının AN/APG-68 radarına yapacağı yayın ile radarı yakabilir ve uçağı harekattan sakıt bırakabilir. Yani kullanım dışı bırakır. Aynı şekilde binlerce çoklu hedef üreterek ülkemize ait F-16 savaş uçaklarımızın işini kolaylaştırabilir. Kısacası geleceğin teknolojisi elektronik harp sistemlerinin değerini rahmetli Erbakan sözleri ile anlayan savunma sanayimiz sahada çığır açmıştır. Aynı sistemlerin donanma unsurlarımızda da aktif bir şekilde monte edilerek Elektronik Taarruz yeteneği kazandırılması önem arz etmektedir. KORAL sistemine yapılan yeni güncelleme ile menzili arttırılan Elektronik Harp sistemimizin donanma unsurlarımızda da bulunması durumunda menzilimiz iyice artarak açık denizlerde önemli avantajlar sağlamamıza katkıda bulunacaktır. Özellikle uzun menzilli operasyonlarda kendisini saklayabilecek donanma unsurları geleceğin en önemli yatırımlarından birisi olacaktır.
YAZAR: HÜSEYİN RAHMİ GİDER