ABD Savunma Bakanlığı, olası bir Çin çatışmasına hazırlanmak amacıyla sanayiden 12 öncelikli füze hattında üretimi iki ila dört kat artırmasını talep etti. Bakanlık yetkilileriyle yaz boyunca yapılan yüksek düzeyli toplantıların ardından gelen çağrı, son dönem çatışmalarda ortaya çıkan stok açıklarını kapatmayı ve bölgedeki hassas mühimmat eksikliğinin Amerikayı sınırlamamasını hedefliyor.
Talep edilen programlar arasında hava savunma ve uzun menzilli taarruz füzeleri öne çıkıyor; Patriot hava savunma bataryaları, Aegis platformlarında kullanılan SM-6, Tomahawk seyir füzesi, JASSM-ER ve AIM-120 gibi sistemler özellikle vurgulandı. Ancak uzmanlar, arzulanan üretim artışının hemen sağlanamayacağını; katı roket motorları, hedef arayıcılar, radomlar, yönlendirme elektroniği ve patlayıcı malzemeler gibi kritik alt tedariklerin uzun tedarik süreleri ve sınırlı sayıda sertifikalı üretici gerektirdiğini belirtiyor.
Uygulamada, üretim hızını kısıtlayan unsurlar arasında motor ve arayıcı darboğazları, nitelikli iş gücü eksikliği, çevresel izin süreçleri ve radyasyona dayanıklı yarı iletken üretim kapasitesi bulunuyor. Bu nedenle interceptör stoklarını dört kat artırma hedefi yılları bulan yatırımlar, test ve kalifikasyon süreçleri anlamına geliyor.
Stratejik açıdan değişim, iki dekadadır önceliğin counterinsurgency ve istikrar operasyonlarında olduğu savunma planlamasından yüksek yoğunluklu bir çatışma senaryosuna kayışı işaret ediyor. Bakan Hegseth’in değerlendirmesine göre Çin’in Tayvan’a dönük hazırlıkları ve büyük füze envanteri bölgesel erişimi kısıtlama stratejisinin merkezinde yer alıyor; bu sebeple stok derinliği ve yeniden yükleme hızı artık temel hazırlık kriterleri olarak görülüyor.
Ayrıca, Ukrayna’ya verilen destek ve bunun yarattığı kaynak kullanımı sonrası Washington’un planlamasını İndo-Pasifik’e kaydırdığı; Japonya, Güney Kore ve Avustralya gibi ortakların da hava-füze savunması ve uzun menzilli vurucu kabiliyetlere yatırım yaptığı not ediliyor. Sanayi tarafında ise istenen üretim artışı, uzun vadeli sipariş garantileri, altyüklenicilere ödenek ve yeni tesis yatırımları gerektirecek; aksi halde tedarik zinciri ve üretim kapasitesi riskleri stratejik boşlukları sürdürebilir.