Kuzey Kore, İşçi Partisi’nin 80. kuruluş yıl dönümü kutlamaları sırasında düzenlediği askeri geçit töreninde, ABD ana karasını doğrudan hedef alabilecek kapasitede olduğu iddia edilen yeni kıtalararası balistik füzesi Hwasong-20’yi dünyaya tanıttı. 10 Ekim’de Kim Jong Un’un ev sahipliğinde ve Rusya Güvenlik Konseyi’nden üst düzey bir ismin de katılımıyla gerçekleşen bu gösteri, Pyongyang’ın nükleer caydırıcılığını sembolik bir vitrinden, sahada kullanılabilir ve beka kabiliyeti yüksek bir güce dönüştürme niyetinin en net işareti olarak yorumlandı.
Hwasong-20’nin en dikkat çekici özellikleri, teknik altyapısındaki stratejik ilerlemelerdir. Önceki nesil sıvı yakıtlı füzelerin aksine, Hwasong-20’nin katı yakıt motoru kullanması, fırlatma hazırlık süresini dakikalara indirerek olası bir önleyici saldırıdan kurtulma şansını önemli ölçüde artırıyor. Füzenin daha geniş ve küt burun konisi ise, analistler tarafından birden fazla nükleer savaş başlığı (MIRV) veya düşman savunma sistemlerini yanıltacak sahte hedefler taşıma kapasitesine bir işaret olarak değerlendiriliyor. Bu özellik, tek bir füzeyle birden fazla hedefi vurma veya füze savunma kalkanlarını aşma potansiyeli anlamına geliyor.
Bu yeni sistem, Kuzey Kore’nin füze geliştirme programındaki evrimin bir sonraki adımıdır. Sıvı yakıtlı Hwasong-17’nin devasa yük kapasitesi ile 2024’te test edilen katı yakıtlı Hwasong-19’un hareketlilik ve hızlı reaksiyon kabiliyetini birleştiren Hwasong-20, teoride ideal bir nükleer vuruş silahı profili çiziyor. Pyongyang’ın 15.000 km menzil iddiası, füzenin ülkenin iç ve korunaklı bölgelerinden bile ABD’nin herhangi bir noktasını vurabileceği anlamına geliyor.
Stratejik açıdan bakıldığında, Hwasong-20’nin tanıtımı çok katmanlı bir mesaj içeriyor. Washington, Seul ve Tokyo için bu, daha kısa uyarı süreleri ve başa çıkılması daha zor bir tehdit demek. Moskova ve Pekin için ise ABD’nin askeri kaynaklarını ve dikkatini meşgul eden bir bölgesel müttefikin gücünün bir teyidi niteliğinde. Ancak füzenin iddia edilen menzil, çoklu başlık ve hedefe isabet hassasiyeti gibi kritik yeteneklerinin henüz tam kapsamlı bir testle doğrulanmadığını da unutmamak gerekiyor. Yine de bu hamle, Kuzey Kore’nin nükleer pazarlık gücünü artırma ve stratejik denklemi kendi lehine değiştirme konusundaki kararlılığını gözler önüne seriyor.





