Rusya, yeni nesil nükleer tahrikli seyir füzeleri geliştirmeye başladığını resmen açıkladı. Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kremlin’de düzenlenen ödül töreninde, söz konusu füzelerin Mach 3 hızına ulaşmasının ve gelecekte hipersonik yetenek kazanmasının hedeflendiğini söyledi. Bu açıklama, kısa süre önce 14.000 kilometrelik Burevestnik test uçuşu iddialarıyla birleşerek, Rusya’nın tek bir sistemden çoklu varyantlı bir füze ailesine geçiş yaptığını gösteriyor.
Yeni Nesil: Burevestnik’ten Öteye
2018’de tanıtılan Burevestnik (NATO kodu: SSC-X-9 “Skyfall”), minyatür bir reaktörle çalışan, nükleer başlık taşıyabilen ve neredeyse sınırsız menzile sahip bir seyir füzesi olarak tanımlanmıştı. Ekim ayında Rus yetkililer, 15 saatlik bir uçuşta 14.000 kilometre menzil elde edildiğini iddia etmişti. Putin’in son açıklaması ise bu sistemin artık tekil bir prototip olmaktan çıkıp, “nükleer tahrikli seyir füzesi ailesi” haline geldiğini işaret ediyor.
Teknik Hedef: Supersonikten Hipersoniğe
Putin’in “yaklaşık Mach 3 ve gelecekte hipersonik” ifadesi, Burevestnik’in klasik subsonik (ses altı) nükleer ramjet profilinden yüksek enerjili hava solumalı çevrimlere geçiş anlamına geliyor. Bu konsept, 1950’lerde ABD’nin Project Pluto/SLAM tasarımlarına benzer şekilde nükleer termal ramjet yaklaşımını gündeme getiriyor. Rus kaynaklarının vurguladığı “reaktör devreye girme süresinin saniyelere düşürülmesi” iddiası da bu yönde ilerleme sinyali olarak değerlendiriliyor.
Olası Platformlar ve Operasyonel Etkiler
Yeni füze ailesinin tek bir platformla sınırlı kalmayacağı tahmin ediliyor. Kara konuşlu mobil fırlatıcılar, denizaltı veya büyük yüzey gemilerine entegre sistemler, hatta hava platformlarından (Tu-160M, Tu-95MSM) atılabilecek versiyonlar üzerinde çalışıldığı değerlendiriliyor. Bu çeşitlilik, Rusya’ya çok yönlü saldırı eksenleri, radar tespiti zor rotalar ve savunma sistemlerini aşma esnekliği kazandırabilir.
Riskler ve Stratejik Etkiler
Bununla birlikte, nükleer ramjet konsepti ciddi güvenlik ve çevresel riskler içeriyor. 2019’daki Nyonoksa kazası, bu risklerin ne kadar yüksek olabileceğini göstermişti. Ayrıca bu tür füzelerin düşük irtifada uzun süreli uçuşlarda navigasyon ve rehberlik istikrarı sağlaması da teknik açıdan zorlu bir süreç. Stratejik açıdan bakıldığında ise, Rusya’nın bu hamlesi ABD füze savunma sistemlerine karşı “asimetrik” bir yanıt olarak değerlendiriliyor ve silah kontrol rejimleri üzerinde yeni bir baskı yaratıyor.





