TCG MUAVENET gemimiz Deniz Kuvvetlerimizin Amerikan donanmasından aldığı ilk modern savaş gemilerinden birisiydi. Eski adı USS Gwin ve Allen M. Sumner sınıfı muhrip olan gemi 115 metre uzunluğundaydı. 1943 yılında inşa edilmeye başlanan ve 1944 yılında hizmete giren USS Gwin, 1958 yılında hizmetten ayrılarak Amerikan donanması tarafından hizmet dışı bırakılmıştı. 15 Ağustos 1971 yılında devir teslim töreni yapılarak Türk Donanmasının hizmetine girmişti. 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı’na katılmıştı. Tamamen Amerikan teknolojisi ile donatılmış geminin kullanılması personelimiz açısından çok zor bir şey değildi. Muhrip sınıfına giren TCG Muavenet gemisi şu anda kullandığımız Gabya Sınıfı ve Meko Sınıfı Fırkateynlerimiz ile Milgem sınıfı korvetlerimiz gibi modernize edilmiş gemilerimizin yanında hurda niteliğinde kalmaktaydı. Zamanında kimler hangi amaçla aldı ya da neden ikinci dünya savaşı görmüş gemileri almaya ihtiyaç duyuldu sorusunu kimse sorma gereği hissetmedi.

ABD Uçak Gemisi Türk Donanmasını Vurdu
1971 yılından 02 Ekim 1992 yılına kadar hizmet veren TCG Muavenet gemisi başına geleceklerden habersiz bir şekilde Saros körfezinde tatbikat katılım sağlamıştı. NATO Display Determination-92 görevi kapsamında çoklu görev grubu olarak ülkemiz adına katılım sağlayan TCG Muavenet gece saatlerinde dinlenme safhasında bulunmaktaydı. Gemiler arası mesafe çok uzak olmadığı ve dostane bir tatbikat olduğu için gece vardiyaları (mesai) yoğun geçmemekteydi. Katılım sağlayan en büyük gemi olan Amerikan Uçak gemisi USS Saratoga (CV-60) bölgede bulunmaktaydı. Uçak gemileri yapılış amacı itibariyle uçak kaldırıp indirme misyonu olduğu için kendi bünyesini yakın mesafeden koruyacak şekilde konuşlandırılan hava savunma füzeleri ve yakın hava savunma sistemleri ile koruma sağlamaktadır. Filolar halinde gezen uçak gemilerini öncelikle etrafında bulunan hava savunma fırkateynleri koruma altına alır. Olur da etrafında bulunan savaş gemilerinden geçen herhangi bir füzeyi havada imha etmek için kısa menzilli hava savunma füzelerini kullanarak bünyesinde bulunan uçakların uçuşuna devam edebilmesini sağlar. Üst güvertede genellikle uçuş faaliyeti olduğu için gemi savar füzeler bulundurmazlar. Bulundurduğunu varsayarsak; gemi savar füzenin atışında ortaya çıkan zehirli gazlar açık güvertede bulunan personelin zehirlenip ölmesine yol açabilir.

Amerika’nın Hava Savunma Füzesi İle Muavenet’i Yanlışlıkla Vurması Mümkün Değil
USS Saratoga uçak gemisi üzerinde donanmamızda da kullanılan Sea Sparrow mermileri bulunmaktaydı. Savaş gemilerimizde bulunan Sea Sparrow mermilerinin atış operatörlüğünü uzun yıllar yapmış birisi olarak USS Saratoga uçak gemisinin TCG Muavenet gemisini yanlışlıkla vuramayacağını basit mantıkla anlatacağım. Öncelikle Sea Sparrow mermileri Grup-4 olarak adlandırılan ve aydınlatma sinyaline ihtiyaç duyan mermilerdir. Gemide mevcut atış kontrol radarları ile hedefe kilitlendiğimiz zaman (Lock-on) yine hava savunma mermisi atamazsınız. Atış kontrol radarına ek olarak CWI olarak adlandırılan (Continious Wave Illimination) aydınlatma radarlarını açmanız gerekir. Güncel tüm elektronik harp cihazlarından aydınlatma radarı sinyali alındığı zaman elektronik harp cihazları yaklaşmakta olan füze uyarısı (Lock-On) verir. CWI ne işe yarar derseniz eğer, Sea Sparrow mermileri gibi Grup-4 mermiler baş kısmında bulunan Seeker (arayıcı) hedeften yansıyan CWI sinyalini takip eder. Hedefe lazer tuttuğunuzu düşünün, lazer nereye bakarsa mermi o yöne doğru hareket eder, tek fark lazer güdümlenme henüz kullanılmadığı için bu işlevi CWI frekansı kullanarak yapılmaktaydı. Hedeften yansıyan CWI sinyalini füzenin başında bulunan seeker alarak hedef ile olan mesafesini sürekli olarak ölçer. Eğer füze hava savunma modunda atıldıysa hedefe ortalama 100 metre mesafede kendisini imha eder, blast etkisi denilen patlama basıncı ve binlerce şarapnel ile hedefi adeta kucaklayarak imha eder. Eğer tüm koşullar sağlanırsa hedef ile buluşma süreci bu şekilde. Peki hedefe gönderebilmek için hangi aşamalar sağlanmalıdır. Özellikle savaş gemileri herhangi bir personelin canı sıkılınca herhangi bir silah ile atış yapabileceği platformlar değillerdi.

Komutanın İzni Olmadan Atış Yapmak İmkansız
Atış operatörünün kullandığı sistemlerde Hold Fire (atış engelleme), Fire authorization (Ateşleme müsaadesi) ve hedefin atış için uygun kriterleri sağladığını gösteren Ready to Fire (atışa hazır) sinyalinin aktif olması gerekmektedir. Sea Sparrow mermisi 9-11 deniz mili menzillidir. Güncellenen versiyonlarında farklılık gösterse de atış yapılan versiyonu bu şekildeydi. Örneğin 20 deniz mili mesafede bir temasa kilitlenilmesi durumunda menzil dışında olacağı için (eğer hedef inbound değilse (11 mil mesafede buluşma noktasında karşılaşma durumu) atış konsolunda Ready to Fire sinyali aktif olmaz ve operatör atış yapamaz.

Bu saydıklarım sadece atış operatörünün önündeki konsoldan kaldırması gereken donanımsal engeller. Merminin kanisterde olduğunu düşünürseniz eğer kanisterin hedefe doğru dönmesi için enerjilendirilmiş olması gerekmektedir. Aynı şekilde operatörün atış komutunu verdiğinde mermiye bağlı olan kontaktörlerin mermiye sinyal iletilmesi gerekmektedir. Sistemin bakımcısı ve teknisyeni olan Güdümlü mermi personelinin kanister sisteminde bulunan 2 adet emniyet anahtarından birisini özel bir anahtar ile çevirmesi gerekir. Diğer anahtar sistemi ise atış operatörü tarafından çevrilir. Sadece savaş durumunda komutan kasasından fırlatma anahtarları çıkarılarak atış operatörlerine teslim edilir. Yani gemi komutanı müsaade etmeden atış yapmak imkansızdır.

Sağlanılan birçok kritere rağmen gemide uygulanması gereken tedbirlerde eş zamanlı olarak yapılması gerekmektedir. Personeli kanister bölgesinde bulunmaması için öncelikle gemideki tüm personel savaş yerlerine alınır. Açık güvertede hiçbir personel kalmaz ve tüm personel ilgili olduğu savaş istasyonlarını donatır. Olur da atış yaparken mermi kanister içerisinde patlayabilir diye yangınla mücadele ekibi olan tamirci partiler donatılır. Atış yapılacak bölgede uyarıcı ikaz alarmları ötmeye başlar. Geminin içerisinde bulunan tüm personelin temiz hava alması için açık güvertede bulunan tüm hava emici fanlar kapatılır. Sea Sparrow mermisi ateşlendiği anda havaya yayacağı zehirli gaz hava emici fanlardan gemi içerisine girerse iç bölgelerde havanın ulaştığı her yerde ağır zaiyat verilebilir. Kazara atıldığını var sayarsak füzelerin yakınında personel varsa ateşleme esnasında çıkacak yüksek itiş gücü ve sıcaklık ile 20 metre yarıçapındaki tüm personel yanabilir. 2 adet hava savunma füzesi atışı yapmış bir personel olarak tekrar söylüyorum. Kazara atış imkansız. Saydığım onca prosedürü uçak gemisinde bulunan binden fazla personelin harfi harfine uyduğu kontrol edilmeden atış yine yapılamaz. (Gerçek bir savaş durumunda farklılıklar olabilir)
1992 yılından önce Amerikan donanmasında kullanılmakta olan Oliver Hazard Perry sınıfı fırkateynlerinin alınması Amerikan hükümeti tarafından tavsiye edilmiş, olumsuz yanıt alınmıştı. Mevcut dönemde Türkiye tersaneleri tarafından bazı gemiler inşa edilmeye çalışılmaktaydı. Bu nedenle öncelik onlar olmalıydı. Amerika’nın teklifini reddetmek kabul edilemezdi. Hazır yapılmışı varken neden siz yapmalıydınız? Halkımızın görmemek istediği durum şu: Savaş gemisi satın almak ya da başka ülkelere yaptırmak sorun değil. Çünkü bütün olarak satın alındığında zaten düşük rakamlara satın alınmaktaydı. İlk satın alınan 3 adet Gabya Sınıfı Fırkateynimizi 30 milyon dolar gibi bir rakama satın aldık. Esas sorun satın aldıktan bir süre sonra başlamaktaydı. Üzerinde yüzlerce sistem bulunan sistemlerin arıza durumunda yedek parçasını nereden bulacaktınız? Gabya Sınıfı fırkateynlerde yaklaşık 10 yıl çalışmış bir personel olarak sadece kendime ait bir cihazın içerisinde yüzlerce kart bulunmaktaydı. Tanesi 10.000 dolar ve üzeri olarak düşünebileceğiz kartlardan sürekli satın almak zorunda kalacaktınız. Bu saydığım sadece 1 adet gemi için geçerli. Aynı gemiden 8 adet ve binlerce parçadan oluşan sistemi savaşabilir pozisyonda tutabilmenin maliyeti kısa zamanda 30 milyon doların üzerine çıkabilmekteydi. Kısacası gemiyi almak değil yüzdürebilmek esas mesele. Bu nedenle milli sistemlerle donatılan yeni savaş gemilerimiz için yine yüzdürebilmek için yapılacak harcamalar ülke içerisinde kalarak paramızın dışarı çıkmasının önüne engel koymaktadır.

Ülkemizde ASELSAN tarafından üretilen ÇAFRAD (Çok Fazlı Dizin Radarı) çok yüksek önem arz etmektedir. Dünya donanmalarında kullanılan bir çok seyir, hava, atış kontrol, aydınlatma ve arama radarlarının yaptığı işi yapabilen sistemin üretilmesi, o güne kadar Türk Savunma Sanayi firmaları tarafından savaş gemilerimize uygulanan modernizasyonu çok daha üst seviyelere taşımaktaydı. En büyük adlandırabileceğimiz ilk 10 firmamızın ve alt yüklenicilerimizin ürettiği tüm cihazları aynı milli yazılım altında aktif olarak kullanabilmek, aynı anda 34 gemi ve daha fazlasını inşa edebileceğimiz anlamına gelmekteydi. Aynı anda yüzlerce bile üretebilecek kapasiteye erişebiliriz, fakat arz talep meselesi gereği ihtiyaç dahilinde üretilmesi daha uygun olmaktadır. Artık gemi üretiminde şampiyonlar ligi seviyesinde olduğumuz için özellikle silah fuarlarında savaş gemilerimiz ve diğer bir çok sistemimiz ilgi görmektedir. Maliyetin ucuz olması ve sürdürülebilirlik açısından yedek parçaya kolay erişim birçok ülkenin Türk savaş gemilerine yönelmesine katkı sağlamaktadır. Ayrıca kullanım kolaylığı ve satın alan ülkenin talepleri doğrultusunda sürekli yazılım güncellemeleri yapılması çok büyük önem arz etmektedir. Ülkemizde kullanılan Kılıç sınıfı hücumbotlarda THALES firmasının ürettiği bir çok sistemden sorumlu olan bir teknik personel olarak şunu söyleyebilirim. İlk satın aldığımızda yazılım ile günümüzde kullanılan yazılım aynı. Ne bir güncelleme verildi, ne bir modernizasyon yapıldı. HAVELSAN tarafından üretilen GENESİS (Gemi Entegre Savaş Sistemi) komuta kontrol sistemleri dönemsel olarak güncellenmekte ve personelin taleplerini dikkate alarak daha kullanışlı hale getirmeye devam etmektedir. Değişik firmalar tarafından üretilen her cihazın sistemde yazılımsal anlamda personelin kullanımına sunulması ne kadar güçlendiğimizin özetidir.
Yaşanan trajedi sonrasında şehit düşen Kurmay Yarbay Levent Kudret GÜNGÖR, Hava Savunma Yardımcı Subayı Teğmen Alper Tunga AKAN, Telsiz Astsubayı Serkan AKTEPE, İkmal Çavuş Mustafa KILIÇ ve Er Recep ATAK’ı rahmetle anıyorum. Gemide çıkan yangınları canla başla söndürmeye çalışan başta tamirci parti personellerini ve gemiye USS Saratoga’dan tahliye için gelip helikopter ile gemiden gitmemeyi tercih eden, gemide kalmayı seçen ve gemiyi saatlerce uğraşarak yüzdürülebilir halde tutmaya çalışıp başarılı olan her bir gazi personelimizi saygı ve minnetlerimi sunuyorum.





