Avrupa güvenlik çevrelerinde bir süre önce uzak bir ihtimal olarak görülen “Rusya ile yeni bir savaş” senaryosu, artık ciddi biçimde tartışılıyor. NATO yetkilileri ve savunma analistleri, Moskova’nın artan askeri hareketliliği, hibrit saldırıları ve uzun vadeli silahlanma sürecinin kıta güvenliğini yeniden tehdit ettiğini belirtiyor.
Rusya’nın son dönemde gerçekleştirdiği geniş çaplı seferberlik tatbikatları, Belarus’taki kalıcı askerî konuşlanmalar ve Baltık hava sahasında yaşanan ihlaller, NATO’nun risk analizlerini kökten değiştirdi. Avrupa’daki savunma bakanlıkları, artık sessizce şu soruyu soruyor: “Kıta yeniden büyük bir savaşa mı sürükleniyor?”
Moskova’nın savunma sanayii savaş ekonomisi temposuna geçmiş durumda. Tula ve Kazan’daki devlet tesislerinde üç vardiya üretim yapılırken, Batı Rusya genelinde seferberlik hazırlıkları olağan hale geldi. Bu tablo, Rusya’nın “düşünülemez” olanı planladığını gösteriyor.
NATO, onlarca yıldır caydırıcılığını üstün teknoloji, sanayi kapasitesi ve ittifak dayanışmasına dayandırdı. Ancak caydırıcılık, dengeli bir denklem gerektirir. Bir taraf daha hızlı, cesur ve saldırgan hale gelirken; diğer taraf siyasi olarak parçalı ve endüstriyel olarak yavaş kalırsa denge bozulur.
Yeni Jeopolitik Hat: Moskova’nın Otoriter Eksen Arayışı
Rusya’nın Avrupa’da başlatacağı olası bir çatışmanın bölgesel sınırları aşması bekleniyor. Moskova, İran, Kuzey Kore ve dolaylı biçimde Çin’le geliştirdiği ilişkilerle yeni bir “otoriter eksen”in altyapısını kuruyor.
İran, yalnızca silah değil, mühimmat ve teknik personel desteği de sağlıyor. Kuzey Kore, topçu mühimmatı ve füze parçaları gönderiyor. Çin ise resmen tarafsız kalmasına rağmen, savunma iş birliği ve ortak tatbikatlar aracılığıyla Rusya’ya stratejik derinlik kazandırıyor. Bu ülkeler arasında formel bir ittifak olmasa da, ortak çıkarları Batı’nın kolektif savunma sistemine meydan okumayı hedefliyor.
NATO’nun Zorluğu: Üstünlük Değil, Zaman
NATO, kağıt üzerinde askerî ve ekonomik üstünlüğe sahip. Ancak Rusya coğrafi yakınlığı ve hızlı mobilizasyon kapasitesi sayesinde inisiyatifi elinde tutuyor. İttifakın harekete geçebilmesi için 32 üyenin ortak karar alması gerekiyor — bu da Rusya’ya zaman kazandırıyor.
ABD, NATO’nun temel direği olmaya devam ediyor; ancak kuvvetleri Avrupa, Pasifik ve Orta Doğu arasında dağılmış durumda. Bu nedenle Washington, olası bir Avrupa krizinde kaynaklarını nasıl yönlendireceğine karar vermek zorunda kalabilir.
Sonuç: Üstünlük Kime Yeter?
NATO hâlâ teknolojik, ekonomik ve sayısal olarak üstün. Ancak üstünlük, kararlılık ve hazırlıkla desteklenmezse caydırıcılığını yitirir. Rusya ve ortakları, asimetrik stratejiler, hızlı üretim ve erken tırmandırma adımlarıyla Batı’nın reflekslerini test ediyor.
Uzmanlara göre Avrupa’nın güvenliği artık sadece tank veya savaş uçağı sayısına değil, siyasi birlik, stratejik netlik ve hızlı reaksiyon yeteneğine bağlı.





