İstihbarat toplama kapasitesini daha düşük maliyetle artırma ihtiyacıyla karşı karşıya kalan Birleşik Krallık, uzun süre yüksek irtifada görev yapabilen stratosferik balonları İstihbarat, Gözetleme ve Keşif (ISR) görevleri için değerlendirmeye aldı. Geleneksel gözetleme yöntemlerini tamamlayıcı nitelikte konumlandırılan bu girişim, yakın zamanda ABD’de gerçekleştirilen bir dizi teknoloji denemesiyle ilerleme kaydetti.
Bu yılın başlarında Güney Dakota‘da yapılan denemeler, İngiliz teknoloji firmaları Voltitude ve Languard Systems tarafından, ABD merkezli Aerostar şirketiyle iş birliği içinde yürütüldü. Aerostar, 2024 Şubat’ında Güney Carolina kıyısı açıklarında düşürülen Çin balonuna benzer balonlar üreten bir firma olarak biliniyor. İngiliz programı kapsamında test edilen balonlar, 3 kilograma kadar ISR faydalı yük taşıyabiliyor ve 18.000 ila 24.000 metre (60.000–80.000 feet) irtifada çalışabiliyor; bu, ticari yolcu uçaklarının yaklaşık iki katı yükseklikte görev yapmaları anlamına geliyor. Testler sırasında her bir balon 2.000 deniz milinden fazla mesafe kat etti ve beş gün boyunca havada kaldı, bu da dayanıklılık ve operasyonel potansiyel açısından olumlu sonuçlar verdi.
Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı, balonların altı ila on iki ay arasında havada kalabilecek şekilde dayanıklılığının artırılmasına ve faydalı yük kapasitelerinin genişletilmesine ilgi duyduğunu belirtti. Bu çalışmalar, Project Aether adlı kavramsal geliştirme girişiminin bir parçası olup, uzun süreli ISR ve iletişim görevleri için insansız stratosferik sistemler geliştirmeyi amaçlıyor. Proje, düşük maliyetli ve yüksek irtifada uzun süre kalabilen sistemler olarak tanımlanan Yüksek İrtifa Sahte Uydulara (HAPS) odaklanıyor. İlk olarak Savunma Tedarik ve Destek Kurumu’nun Gelecek Yetenekler ve İnovasyon birimi tarafından başlatılan proje, şu anda Ulusal Silahlanma Müdürlüğü’ne bağlı Birleşik Krallık Savunma İnovasyonu (UKDI) bünyesinde yürütülüyor. Bu geçiş, mevcut İşçi Partisi hükümeti tarafından yapılan kurumsal yeniden yapılanmanın bir sonucu olarak gerçekleşti.
Savunma Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkili, Mart 2023’te yaptığı açıklamada, sabit kanatlı uçaklar ve balonlar dahil olmak üzere stratosferik platformlarla ilgili fizibilite çalışmalarının 2016’dan beri sürdüğünü doğruladı. Bu erken aşamadaki ve kamuoyunda fazla bilinmeyen faaliyetler, bugünkü programın temelini oluşturdu ve Birleşik Krallık’ın savunma planlamasında tutarlı bir stratejik çizgi izlediğini ortaya koyuyor.
Balonların bilgi toplama amacıyla kullanımı yeni değil. Bilimsel ve meteorolojik alanlardaki geleneksel rollerine ek olarak, askeri uygulamalar için de test edildiler. Bu duruma örnek olarak, 2024’ün başlarında Çin’e ait birkaç balonun ABD ve Latin Amerika üzerinden geçmesi gösterilebilir. Bu balonlardan biri yaklaşık 60 metre yüksekliğindeydi ve 900 kilogramdan ağır bir gözetleme yükü ile güneş panelleriyle donatılmıştı; sonuç olarak bir ABD Hava Kuvvetleri F-22 Raptor tarafından düşürüldü.
Sivil kurumlar da stratosferik balonlardan faydalanıyor. Örneğin, Aralık 2024’te Avrupa Uzay Ajansı (ESA), bu tür bir platformla İsveç’ten Kanada’ya uzanan bir sensör taşıma uçuşu gerçekleştirdi. Bu uçuş 4 gün sürdü ve 115 kilometre irtifaya kadar ulaşıldı. Bu tür örnekler, sistemlerin uzun süreli ve yüksek irtifalı görevlerde ne kadar değerli olduğunu tekrar gösteriyor.
Birleşik Krallık açısından HAPS balonları, bütçe kısıtlamalarının büyük ölçekli sistemleri (örneğin ABD’nin Golden Dome programı gibi) erişilemez kıldığı bir ortamda maliyet-etkin bir alternatif sunuyor. Bu platformlar, erken uyarı ve gözetleme görevlerini yerine getirebilirken, aynı zamanda düşük maliyetli, kolay konuşlandırılabilir ve farklı görev türlerine uyarlanabilir olmalarıyla dikkat çekiyor. Aerostar’a göre bu balonlar, pilotlu uçaklarla uydular arasındaki operasyonel boşluğu dolduruyor.
Birleşik Krallık Savunma Tedarik ve Sanayi Bakanı Maria Eagle, bu tür stratosferik teknolojilerin karmaşık ortamlarda operasyon yapabilme yeteneği sağladığını, aynı zamanda durumsal farkındalığı ve operasyonel güvenliği artırdığını vurguladı. Eagle ayrıca, Birleşik Krallık’ın yaklaşımının kanıtlanmış, düşük maliyetli teknolojileri kullanarak bütçe sınırları içinde askeri etki yaratmaya odaklandığını belirtti.
Bu girişim, mevcut operasyonel gereksinimler ve bütçesel baskılar ışığında eski havacılık konseptlerinin yeniden değerlendirilmesi yönündeki daha geniş bir eğilimi yansıtıyor. Project Aether kapsamında gerçekleştirilen denemeler, stratosferik bir ISR takımyıldızının (uydu benzeri sistemlerin) konuşlandırılmasına yönelik somut bir adım teşkil ediyor. Uzun süreli yüksek irtifa görevlerini sürdürebilme kapasitesi, Birleşik Krallık’ın üst hava sahasını stratejik olarak daha etkin kullanmasına olanak sağlayabilir.