NATO, 22-26 Eylül 2025 tarihleri arasında Akdeniz, Adriyatik, Kuzey ve Baltık Denizi’nde gerçekleştirilen Neptune Strike 25-3 tatbikatını başlattı. 13 müttefik ülkeden 10 binden fazla personelin katıldığı bu büyük ölçekli tatbikat, ittifakın denizlerdeki hareket serbestisini koruma, kilit boğazları güvence altına alma ve farklı kuvvetler arasında tam uyum sağlama kapasitesini ölçmeyi amaçlıyor. Büyük güç rekabetinin arttığı bir dönemde bu faaliyet, NATO’nun caydırıcılık ve kolektif savunma kararlılığının güçlü bir göstergesi olarak öne çıkıyor.
Tatbikat, Portekiz Oeiras’taki Naval Striking and Support Forces NATO (STRIKFORNATO) karargâhının koordinasyonunda, ABD Başkan Yardımcısı Amiral Jeffrey T. Anderson komutasında yürütülüyor. Operasyonda ABD uçak gemisi USS Gerald R. Ford, Türkiye’nin amfibi hücum gemisi TCG Anadolu, İtalya’nın ITS San Giorgio’su ve komuta gemisi USS Mount Whitney gibi kritik unsurlar görev alıyor. Çevrelerinde destroyerler, fırkateynler, denizaltılar ve çok sayıda deniz ve hava unsuru dönüşümlü olarak görev yaparak NATO’nun çok katmanlı deniz gücünü sergiliyor.
Bu yıl dikkatler özellikle Türkiye’nin Anadolu Görev Grubu üzerinde yoğunlaşıyor. TCG Anadolu’ya eşlik eden TCG Gökova fırkateyni, TCG Heybeliada korveti ve TCG I. İnönü denizaltısı, eskort taktiklerinden havacılık operasyonlarına kadar çok çeşitli senaryoların denenmesine olanak sağlıyor. Türk yetkililer, bunun daha önce İspanya ile 2024’te icra edilen Açık Deniz Görev Grubu konseptinin NATO çerçevesine uyarlanmış bir versiyonu olduğunu belirtiyor.
Neptune Strike, 2020’de başlatılan Project Neptune’un devamı niteliğinde olup, müttefik deniz ve hava unsurlarını hızlıca entegre etme ve bu entegrasyonu sürdürme hedefini taşıyor. Tatbikatın teknik önemi, gemiler, uçaklar ve denizaltılar arasındaki komuta-kontrol ve veri paylaşım ağlarını test etmesinde yatıyor. Bu sayede hava sortileri, lojistik ikmaller, küçük bot harekâtları ve denizaltı avlama faaliyetleri gerçek operasyon temposunda icra ediliyor.
Tatbikatın Avrupa’nın kuzey ve güney denizlerini kapsaması, Danimarka Boğazları’ndan Akdeniz’e kadar kritik deniz geçitlerinde NATO’nun caydırıcılık şemsiyesini sınama imkânı veriyor. İttifak, gerekirse bir uçak gemisi grubu ve amfibi görev grubu ile çoklu deniz sahasında aynı anda varlık gösterebileceğini ortaya koyuyor. Tatbikat sona erdiğinde gemiler üslerine dönecek ancak kazanılan “ortak hareket refleksi” ittifakın gelecekteki operasyonlarında kalıcı bir avantaj olarak yerini koruyacak.