ABD Deniz Piyadeleri, Venezüela ile yaşanan ve ölümlere yol açan bir deniz olayının ardından Karayipler’de askeri varlığını hissettiriyor. 2 Ekim’de USS Iwo Jima gemisinden kalkan bir AV-8B Harrier II jeti, bölgede gerçek mühimmat kullanarak bir hassas vuruş görevi icra etti. Pentagon bu faaliyeti bir “eğitim” olarak nitelese de, zamanlaması ve “operasyonel şartlar” altında yapılması, bunun Venezüela’ya yönelik açık bir stratejik mesaj olduğu şeklinde yorumlanıyor.
İki ülke arasındaki gerilim, 13 Eylül’de ABD Donanması’nın uyuşturucuyla mücadele gerekçesiyle Venezüela bandıralı bir tekneyi batırması ve 11 kişinin ölümüne neden olmasıyla zirveye tırmanmıştı. Venezüela’nın bu olayı “saldırganlık” olarak nitelemesi ve misilleme olarak F-16’larını bölgeye yönlendirip radarlarını aktive etmesi, krizi derinleştirdi.
Bu kritik atmosferde, dikey iniş-kalkış yeteneği sayesinde pist zorunluluğu olmadan denizden operasyon yapabilen Harrier jetlerinin devreye sokulması, ABD’nin esnek ve anında müdahale kapasitesini vurguluyor. Emekliliğine az bir zaman kalmış olmasına rağmen Harrier, hassas güdümlü silahlarıyla bölgedeki uyuşturucu kartellerinin gizli üslerine, laboratuvarlarına veya kaçakçılık teknelerine karşı anlık ve etkili operasyonlar düzenleme potansiyeli taşıyor.
Bu tatbikat, ABD’nin Karayipler politikasında daha proaktif bir döneme girdiğinin işareti olarak görülüyor. Washington, bu hamleyle bölgedeki suç ağlarına ve onlara destek veren devlet aktörlerine karşı caydırıcılık sergiliyor. Amfibi bir gemiden, müttefik iznine gerek duymadan harekete geçebilme kabiliyeti, ABD’ye tırmanma riskini yöneterek baskı kurma avantajı sağlıyor. Kısacası, bu güç gösterisi, ABD ordusunun bölgede yalnızca eğitim yapmadığını, aynı zamanda her an harekete geçebileceğini ortaya koyuyor.





