Rusya Savunma Bakanlığı, Tu-22M3 uzun menzilli bombardıman uçaklarının Su-35S ve Su-27 savaşçıları eşliğinde 27 Kasım’da Baltık Denizi’nin uluslararası hava sahasında beş saati aşan bir devriye uçuşu gerçekleştirdiğini duyurdu. Kh-22/32 gemisavar füzeleriyle donatılabilen bu platformların seçilmesi, Moskova’nın NATO deniz unsurlarını ve bölgedeki ikmal hatlarını uzaktan vurma kapasitesini hatırlatmaya yönelik bir sinyal olarak değerlendiriliyor.
Rusya’nın açıklamasına göre görev boyunca NATO ülkelerine ait savaş uçakları zaman zaman Rus formasyonunu takip etti. Bu durum, son yıllarda Baltık bölgesinde sıklıkla yaşanan hava sahası gözetleme ve önleme rutinlerinin bir devamı niteliğinde. Ancak bu uçuşu önemli kılan, seçilen platformun ve görev profilinin stratejik mesajıdır: Tu-22M3 bombardıman uçakları ve Kh-32 sınıfı uzun menzilli gemisavar füzeleri, Avrupa’nın en yoğun askerileşmiş deniz alanlarından birinde caydırıcılık aracı olarak öne çıkıyor.
Tu-22M3 “Backfire-C”, değişken geometrili kanat yapısı, 2 Mach’ın üzerindeki hızı ve ağır yük taşıma kapasitesiyle uzun menzilli saldırı görevleri için tasarlanmış bir platform. Uçak, yüzlerce kilometre öteden uçak gemisi gruplarına veya kara hedeflerine saldırı yapabilen Kh-22 ve modernize Kh-32 füzeleriyle uyumlu. Açık kaynaklara göre Kh-32’nin menzili 800–1.000 km’ye kadar uzanıyor ve gelişmiş elektronik dayanıklılığı sayesinde modern hava savunmalarına karşı daha etkili bir profil sunuyor. Bombardıman uçaklarına eşlik eden Su-35S ve Su-27 savaşçıları ise geniş radar kapsaması, gelişmiş IRST sensörleri ve çoklu hedef takibi sayesinde formasyona hava üstünlüğü koruması sağladı.
Tu-22M ailesi ve Kh-22/32 füzeleri uzun yıllardır Rusya’nın stratejik vurucu gücünün merkezinde yer alıyor. Filonun bir kısmı Ukrayna savaşında yoğun biçimde kullanıldı; aynı zamanda Ukrayna dron saldırıları ve sabotaj eylemleri nedeniyle kayıplar da yaşandı. Buna rağmen Rusya, modernizasyon programlarını sürdürerek bombardıman filosunun etkinliğini korumaya çalışıyor.
Baltık üzerindeki son uçuş, coğrafi olarak kritik bir senaryonun provası olarak değerlendiriliyor. Tu-22M3 bombardıman uçakları, uluslararası hava sahasında kalarak NATO ülkelerinin kıyı altyapılarına, limanlarına ve deniz unsurlarına menzil dışından tehdide olanak tanıyor. Kh-32’nin yüksek hız ve dik terminal dalış kabiliyeti, gemi konuşlu hava savunmalarının tepki süresini ciddi biçimde kısaltıyor. Bu nedenle NATO ülkeleri, söz konusu uçuşları “rutin eğitim” faaliyetinin ötesinde bir stratejik mesaj olarak okuyor.
Rusya’nın 2023–2025 döneminde Baltık bölgesinde benzer Tu-22M3 uçuşlarını sık sık kamuoyuna duyurması, bu faaliyetlerin yalnızca eğitim amacı taşımadığını; aynı zamanda NATO’ya yönelik bir hatırlatma ve bölgesel caydırıcılık mekanizması olduğunu gösteriyor. Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğiyle Baltık çevresindeki hava trafiği daha da hassas hale gelirken, bu tür bombardıman uçuşları ittifak kuvvetlerinin sürekli takip ve önleme görevlerini artırmasına neden oluyor.
Sonuç olarak, 27 Kasım’daki uçuş, Rusya’nın uzun menzilli bombardıman filosunu savaş koşulları, kayıplar ve uluslararası baskılara rağmen aktif bir gösteri aracı olarak kullanmaya devam ettiğini ortaya koyuyor. Her “planlı devriye”, aynı zamanda Baltık bölgesindeki güç dengelerine yönelik bir mesaj niteliği taşıyor.
