İstanbul’da düzenlenen IDEF 2025 fuarında sahneye çıkan Nero Industries, lazer güdümlü yeni nesil taarruz İHA’sı GLD-466 ile taktik drone savaş konseptinde dikkat çekici bir yenilik sundu. FPV (First-Person View) sınıfında geliştirilen GLD-466, düşük maliyetli, hassas ve tekrar kullanılabilir yapısıyla öne çıkıyor. Artan kamikaze drone kullanımı ve loitering mühimmat eğilimleri arasında bu sistem, hem maliyet hem de operasyonel esneklik açısından önemli bir boşluğu dolduruyor.
GLD-466, 160 km/s azami hıza ve 6 kg faydalı yük kapasitesine sahip. Sistem, lazer ışını üzerinden yönlendirme (laser beam riding) teknolojisi ile çalışıyor ve bu sayede elektronik karıştırmaya karşı bağışıklık sağlıyor. Böylece düşman elektronik harp unsurlarına rağmen yüksek hassasiyetle hedefe ulaşabiliyor. Nero Industries tarafından geliştirilen sistem, üç farklı varyantla sunuluyor: GLD-464, GLD-466 ve GLD-468. Bu varyantlar, 3 ila 5 kilometre menzile ve 2 ila 8 kg arasında değişen taşıma kapasitesine sahip. Tüm modeller, 1064 nm dalga boyuna sahip lazer işaretleyicilerle uyumlu, “tak-çalıştır” yapıda tasarlandı.
GLD-466’nın stratejik önemi, yalnızca teknik üstünlüğünde değil, aynı zamanda sunduğu operasyonel paradigma değişiminde yatıyor. Giderek karmaşıklaşan savaş sahalarında, pahalı güdümlü mühimmatlara veya insanlı hava araçlarına bağımlılık azaltılırken; düşük maliyetli, hassas ve operatör güvenliğini ön planda tutan çözümler ön plana çıkıyor. Nero’nun bu platformu, özellikle yoğun elektronik harp tehdidinin bulunduğu Doğu Avrupa ve Orta Doğu gibi bölgelerde etkin kullanılabilir.
Türkiye’nin insansız sistemlerdeki yükselişi Bayraktar TB2 ile küresel düzeyde bilinir hale gelmişken, GLD-466 bu gelişimi taktik FPV segmentine de taşıyor. Sürü saldırıları ve hedefe yöneltilmiş mini taarruz operasyonları için ideal bir yapı sunan bu platform, geleceğin insansız savaş ortamına dair güçlü bir öngörü sunuyor.
Nero Industries’in GLD-466’yı IDEF 2025’te sahneye çıkarması, Türkiye’nin sadece mevcut ihtiyaçlara değil, aynı zamanda gelecekteki harp doktrinlerine de yön veren çözümler geliştirdiğini ortaya koyuyor. Hassasiyet, erişilebilirlik ve operasyonel kolaylık dengesini sağlayan bu sistem; hem Türk Silahlı Kuvvetleri hem de uluslararası kullanıcılar için asimetrik çatışmalarda etkili bir kuvvet çarpanı olabilir.