Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma, 8 Ekim 2025’te, ABD ile 2000 yılında imzalanan “Plütonyum Yönetimi ve İmhası Anlaşması”ndan (PMDA) çekilmeyi onayladı. Anlaşma, her iki ülkenin de 34’er ton silah sınıfı plütonyumu güvenli şekilde imha etmesini öngörüyordu.
Bu karar, 2026 başında süresi dolacak olan Yeni START Anlaşması öncesinde, ABD-Rusya arasındaki silah kontrol mimarisinin çözülmesini hızlandırdı. Kremlin, çekilme gerekçesi olarak “silah kontrol rejiminin çöküşü ve ABD ile güven ortamının kalmamasını” gösterdi.
Rusya’nın mevcut stratejik nükleer kuvvet yapısı — Topol-M, Yars, RS-18 Avangard, RS-20 gibi ICBM sistemleri; Tu-95MS ve Tu-160 bombardıman uçakları; Borei ve Borei-A sınıfı denizaltılar — ülkenin ikinci vuruş kabiliyetini sürdürmesini sağlıyor. Uzmanlara göre, Moskova’nın plütonyum imhasını durdurması, yeni veya modernize edilmiş savaş başlıkları üretme kapasitesini koruma amacı taşıyor.
2024’te revize edilen Rus nükleer doktrini, nükleer silah kullanım eşiğini düşürmüş, Belarus’a taktik nükleer silah konuşlandırıldığını açıklamıştı. Bu gelişmeler, küresel nükleer risklerin yeniden yükselişe geçtiğini gösteriyor.
Moskova’nın Kuzey Kore ve İran’la artan iş birliği, Çin’in hızlı nükleer kapasite artışı ve ABD’nin genişletilmiş caydırıcılığına yönelik sorgular, yeni bir büyük güç rekabeti dönemine işaret ediyor. Uzmanlar, Washington ve müttefiklerinin hem Ukrayna cephesinde direnci sürdürmesi hem de Moskova, Pekin ve Pyongyang ile risk azaltıcı kanalları yeniden açması gerektiğini vurguluyor.
Rusya’nın PMDA’dan çekilmesi, teknik bir ayrıntıdan çok, nükleer güvenlik ağındaki önemli bir halkayı koparmış görünüyor.