Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı’nın 29 Temmuz 2025 tarihinde yayımladığı açık kaynaklı istihbarat raporuna göre, Rusya, Ukrayna sınırına yakın askeri hava üslerinde patlamaya dayanıklı uçak sığınakları inşa etmeye başladı. Bu hamle, Ukrayna’nın tek yönlü saldırı dronlarıyla gerçekleştirdiği etkili taarruzların ardından Rus hava üslerini korumaya yönelik önemli bir stratejik değişimi işaret ediyor.
Uydu görüntüleri ve açık kaynaklı istihbarat analizlerine göre Millerovo, Kursk Vostochny ve Hvardiiske gibi kilit hava üslerinde güçlendirilmiş yapılar yükseliyor. Bu yeni sığınaklar, kubbe biçimli çatılara, kalın patlamaya dayanıklı kapılara ve dışarıdan ek toprak takviyelerine sahip. Özellikle Ukrayna sınırına sadece 17 kilometre mesafedeki Millerovo Hava Üssü’nde sekiz yeni “drive-through” tipi sığınağın inşaatı tamamlanmak üzere. Bu sığınakların, Su-30SM ve Su-34 gibi yüksek değerli Rus savaş uçaklarını koruma altına almak ve uzun menzilli mühimmatların depolanmasına veya sevkiyatına hizmet etmek amacıyla kullanılması öngörülüyor.
Bu altyapı yatırımı, Rusya’nın ön cephe hava gücünü koruma çabasının bir parçası olarak dikkat çekiyor. Aynı zamanda Ukrayna’nın “Pavutyna” (Örümcek Ağı) adıyla yürüttüğü insansız hava saldırı kampanyalarının etkisini sınırlamaya yönelik bir yanıt niteliği taşıyor. Ancak bu savunma önlemleri, Rusya’nın hava operasyonlarında daha statik ve defansif bir pozisyona yöneldiğini de gösteriyor; bu da esnekliği azaltabilir ancak hayati ekipmanların korunma oranını artırabilir.
Her ne kadar bu yeni sığınaklar düşük etkili mühimmatlara karşı dayanıklı şekilde tasarlanmış olsa da, gelişmiş Batı silahları karşısında mutlak koruma sağlamıyor. ABD tarafından tedarik edilen kara konuşlu küçük çaplı bombalar (GLSDB), Storm Shadow/SCALP seyir füzeleri ya da Ukrayna’nın geliştirdiği Neptune ve Hrim-2 füzeleri gibi yüksek hassasiyetli silah sistemleri, yeterli istihbaratla bu sığınaklar için ciddi tehdit oluşturabilir. Bu tür hedeflerin etkisiz hale getirilmesi genellikle ağır yük taşıyan güdümlü mühimmatlarla doğrudan vuruş ya da yoğun saldırılarla savunma sistemlerinin aşılmasını gerektiriyor.
Coğrafi ve stratejik olarak bakıldığında, bu inşaat hamlesi Kremlin’in Ukrayna’nın artan insansız hava yeteneklerini artık daha büyük bir tehdit olarak gördüğünü ortaya koyuyor. Ayrıca Rusya’nın bazı stratejik bombardıman uçaklarını Anadyr gibi uzak noktalara konuşlandırması, yüksek değerli platformların savunmasızlığı konusundaki endişeleri pekiştiriyor. Rusya’nın bu yılki Deniz Kuvvetleri Günü kutlamalarını güvenlik gerekçesiyle iptal etmesi de ülkedeki artan kırılganlık algısının bir başka göstergesi.
Söz konusu yapılaşma, savaşın üçüncü yılına girilirken teknolojik dengelerdeki değişimin somut bir göstergesi. Düşük maliyetli ama uzun menzilli dronların Rus topraklarına derinlemesine saldırı yapabilmesi, Rusya’yı askeri altyapısını yeniden yapılandırmaya zorluyor. Bu gelişme, klasik “güvenli bölge” kavramlarının giderek geçerliliğini yitirdiğini ortaya koyuyor. Artık bir nükleer güç bile ucuz ve hassas tehditlere karşı temel altyapısını kalıcı biçimde koruma altına almak zorunda kalıyor.
Sonuç olarak, bu yeni sığınaklar Rusya’nın mutlak dokunulmazlığa kavuştuğu anlamına gelmese de, savaşın yeni gerçekliğine verilen yapısal ve uzun vadeli bir yanıtı temsil ediyor. Moskova’nın hava üslerini güçlendirme çabası, Ukrayna’nın uzun menzilli İHA ve füze kapasitesinin artık kalıcı ve merkezi bir tehdit olarak değerlendirildiğini gösteriyor. Bu da savaşta hava gücünün korunması ve operasyonel sürdürülebilirliğin yeniden tanımlandığı bir döneme girildiğini kanıtlıyor.