Rusya, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in doğrudan denetiminde kara, deniz ve hava unsurlarını kapsayan geniş ölçekli bir nükleer tatbikat başlattı. Tatbikatın zamanlaması, NATO’nun aynı dönemde sürdürdüğü yıllık nükleer caydırıcılık tatbikatı “Steadfast Noon” ile çakışarak, iki blok arasındaki stratejik mesajlaşmayı yeniden gündeme taşıdı.
Kremlin tarafından yapılan açıklamaya göre, tatbikat kapsamında Plesetsk üssünden fırlatılan Yars kıtalararası balistik füzesi, Barents Denizi’ndeki Bryansk nükleer denizaltısından ateşlenen Sineva denizaltıdan fırlatılan balistik füze (SLBM) ve Tu-95MS stratejik bombardıman uçaklarından gerçekleştirilen seyir füzesi atışlarıyla, Rusya’nın nükleer üçlüsünün tüm bileşenleri test edildi. Kremlin, etkinliğin komuta zinciri hazırlığını ve operasyonel personelin kabiliyetini ölçmeyi amaçladığını, tüm görevlerin başarıyla tamamlandığını bildirdi.
Putin’in doğrudan yönettiği bu kapsamlı tatbikat, Rusya’nın kara konuşlu, denizaltı tabanlı ve hava platformlarına dayalı caydırıcılık kapasitesini bir arada sergileyerek, Moskova’nın stratejik kuvvetlerinde tam spektrum hazırlık testine işaret etti.
NATO cephesinde ise 13–24 Ekim tarihleri arasında Hollanda ev sahipliğinde yürütülen “Steadfast Noon 2025” tatbikatı, nükleer silah taşımaya uygun (dual-capable) uçakların güvenlik prosedürlerini, koordinasyonunu ve komuta-kontrol süreçlerini test ediyor. İttifak yetkilileri, tatbikatta gerçek nükleer mühimmat kullanılmadığını ve hiçbir ülkenin hedef alınmadığını vurguladı.
Her iki blok da tatbikatları “rutin” olarak nitelese de, Ukrayna’daki savaş, gerilen silah kontrol anlaşmaları ve NATO’nun genişleyen üyeliği gibi unsurlar, bu yılki senaryolara farklı bir stratejik anlam yüklüyor.
Uzmanlara göre, Rusya’nın üçlü nükleer gücünü aynı anda devreye alması, Moskova’nın hem komuta birliği hem de ikinci vuruş kabiliyetine güvenini göstermeyi amaçlıyor. NATO’nun ise planlanan şekilde tatbikatı sürdürmesi, caydırıcılık mimarisine olan güvenin altını çiziyor.
Sonuç olarak, iki tarafın eş zamanlı nükleer tatbikatları, hem caydırıcılığın sürekliliğini hem de yanlış sinyallerin önlenmesi için şeffaf iletişimin önemini yeniden hatırlatıyor. Günümüzün nükleer denge ortamında asıl caydırıcılık, yalnızca füze fırlatmakta değil, kriz yönetimini soğukkanlılıkla sürdürebilmekte yatıyor.