Birinci Dünya Savaşı dönemindeki donanma unsurları olan zırhlılarda (Kruvazör, Destroyer) deniz topu olarak adlandırılan yüksek tahribat gücüne sahip mühimmatlar kullanıldı. Savaş konsepti henüz uzak mesafeden birbirini yok etmeye dayalı silahlardan oluşmuyordu. Eski korsanlık mantalitesinden kalan yakın mesafe top çatışmaları ve personelin birbirleri ile bire bir mücadele etmesini gerektiren savaş aklı henüz yok olmamıştı. Çanakkale Boğazına giren İtilaf Devletlerine ait karma zırhlı grubu 1912 yılında bir ülke donanması tarafından tahrip edilmiş boğaza girdiğinde Osmanlı Devleti karşılık vermekte çok zorlandı. Sahra topları ve 1912 yılındaki yapılan yıkımdan ayakta kalabilen topçu bataryaları ve donanma unsurlarının karaya oturtturularak savunma yapmasını içeren bazı savaş taktikleri denemek zorunda kaldı. Tarih burada bize çok iyi bir şey öğretti. “Düşmanına karşı her zaman hazırlıklı ol.”

1912 yılında yaşanan Çanakkale saldırısı hiçbir tarih kitabında yer almıyor maalesef. İtalya tarafından gerçekleştirilen bu saldırının detaylarının bir gün güvenilir tarihçiler tarafından açığa çıkarılacağı konusunda inancım hala bulunmaktadır. Aradan geçen 100 yıldan fazla süreçte alınan dersler neticesinde Türk Savunma Sanayii sadece devletimizin değil, mazlum ülkelerinde ihtiyaçlarına cevap verecek kadar güçlendi ve orantısız bir şekilde katlanarak güçlenmeye devam etmektedir.

En önemlilerinden gelişmelerimizden biri ilk Gemi savar füzelerimizden olan ve rüştünü ispatlamış Atmaca füzelerimizdir. NATO üyesi olmamız sebebiyle kendi ülkemizi korumak üzere bazı gemi savar füzelerin envantere girebilmesi için, füze üreten ülkeden gemi satın almak gerekiyordu. Bu kapsamda Donanmamızda halen hizmet vermekte olan Burak Sınıfı Korvetlerimiz sadece EXOCET füzelerinin ülke envanterine girmesi için satın alındı. Isıya güdümlenen versiyonları olan EXOCET füzeleri savaş konseptinde geçerliliğini yitirdiği için alınan Burak Sınıfı Korvetlerimizden füzeler sökülerek tarihin tozlu sayfalarına gönderildi. Burak Sınıfı gemilerimizi halen kullanmaya devam etmekteyiz. Özellikle Ege Denizinde Deniz Kuvvetlerinin idame etmekten sorumlu olduğu “Beyaz Resim” adındaki dost düşman tüm unsurların takip edildiği ekrana temas eklemek için kullanılmaya devam edilmektedir. COI, VOCI ve TAGESIG olarak adlandırılan “Kara Liste” gemilerinin ülke karasularımızda takip edilmesi görevlerini icra etmeye devam etmekteler.

Donanma gemilerimizde ve denizaltılarımızda gemi savar füze olarak Amerika’nın Boeing Firması tarafından üretilen “Harpoon” füzeleri envantere alınarak kullanılmaya başlandı. Tüm fırkateynlerimizde, Hücumbotlarımızda, Denizaltılarımızda Harpoon füzeleri kullanılmaktadır. İlk satın alındığı zaman baz modeli olan Harpoon Block-I füzeleri verildi. Kendi içerisinde harflendirme methoduyla özellikleri değiştirildi. Örneğin Harpoon Block-I/G gibi daha üst modelleri zaman zaman satın alınmaya devam edildi. Lakin kullanım itibariyle çok kifayetli olmayan füzelerin gelişen teknolojisinden ötürü Harpoon Kontrol Konsollarının güncellenmesine ihtiyaç duyulmaktaydı ve bu da ek masraf demekti. Satın alınan Harpoon Block-I mermiler, üretici firmanın yaptığı testler neticesinde 5 deniz mili mesafede tek hedef olması gerekmekteydi. Yani hedef olarak değerlendirilen temasın yakınında ikinci bir deniz unsuru olması yada kara parçası olması durumunda mermi yanlış hedefe gidebilirdi. Ticari bir temasa yakın duran herhangi bir düşman unsurunu vurmanız şans yanınızda olursa mümkün olabilirdi.

İlerleyen dönemlerde benimde katkı verdiğim Harpoon Block-II modernizasyonları yapılarak gerçek anlamda donanmamıza katkı sağlayabilecek mermiler envantere alınmaya başlamıştı. Block-I versiyonları 5 mil mesafe içerisinde hedef ayırt edemezken, Block-II mermiler hedefin ekosunun büyüklüğüne göre değerlendirme yaparak hedefe saldırı yapabilmektedir. 1 metre hassasiyetle hedefi algılayarak saldırı yapabilmektedir. İçerisinde bulunan ve uçaklarda kullanılan altimetre cihazı sayesinde yerden yüksekliğini ölçerek dağın arkasındaki bir hedefe hassas GPS verisi kullanılarak saldırı yapılabilir. Saldırı mesafesine girmeden başlığında bulunan hedef tespit eden radarını açmaz, düşmana 5 deniz mili mesafeye kadar yaklaşabilir ve yakın mesafede düşmanın kendisini yok etme ihtimalini azaltabilir. Sayılabilecek daha birkaç özelliği olsa da fazlası ancak kullanıcının işine yarar.

Amerika hükümeti ile herhangi bir siyasi kriz olması durumunda uygulanan ambargolar, çıkar çatışmaları gibi sebeplerden ötürü zaman zaman malzeme, mühimmat, ekipman vs. tedarikinde yaşanan sıkıntılardan dolayı ülke savunmamızda önemli rol oynayan gemi savar füzelerin yerli olarak üretilmesi ihtiyacı doğdu. Ülkemizin en büyük üretici firmalarından biri olan ROKETSAN bünyesinde görevli çalışanların gecelerini gündüzlerine katarak verdikleri sonuç neticesinde Harpoon füzesine rakip olarak ATMACA gemi savar füzesi geliştirildi. Harpoon karşısında birim fiyat olarak neredeyse 10’da biri maliyete denk gelen ATMACA Gemisavar füzesinin iç yapısında bulunan bir çok sistemin ülkemiz savunma sanayii firmaları tarafından üretilmesi geçmiş dönemlere nazaran muazzam bir seviyeye getirdi ülkemizi.
İç kısımlarında bulunan Altimetre, IMU (Internal Measurement Unit), Kanatçıklar gibi bir çok sistemin iç piyasada üretilmesi, üretilmesinden ziyade üretilmesinin denenmesi bile inanılmaz seviyelere çıktığımızın göstergesidir. Sadece satın alınabilen ve sürekli dışarıya para akıtmak zorunda kaldığımız bir cihaz, sistem yada bileşenin üretilmeye çalışılmasının denenmesi, prototipinin üretilmesi, test ve kalite güvence süreçlerinden geçmesi, sahada ilgili teknik personel ile hızlı bir şekilde oluşması muhtemel problemlerin giderilmesi gücümüzün ne kadar arttığının göstergesidir. Teknik bir personel olarak hem donanmamızda hem de savunma sanayinde bir süre çalışmış olan bir kişi olarak söylüyorum ki “ Bugüne kadar gördüğünüz buz dağının sadece size gösterilen kısmı”.

Harpoon füzesinin donanmamızda bulunan versiyonu 85 deniz mili (170 kilometre) menzili varken Atmaca füzemizin 120 deniz mili (240 kilometre) menzili bulunmaktadır. Deniz Kuvvetlerimizde Harp Stoğu olarak bulunan Harpoon füzeleri ile herhangi bir deneme yapabilmek için yenisinin önceden tedarik edilmesi gerekmektedir. 15 yıllık meslek hayatım boyunca 2 kere Su üstü unsurlarımızdan, 1 kere denizaltılarımızdan Sub-Harpoon atıldığına tanıklık edebildim. Bunun haricinde telemetri (Harpoon Mermisinin hedefe giderken yaptığı hareketler) ölçümleri için bile atılmadı. Son bir kaç yılda resmi olarak 4 kere TCG KINALIADA milli gemimizden milli füzemiz atıldı. Karadan denize yapılan sayısı bilinmeyecek kadar icra edilen test atışlarından bahsetmiyorum bile. Harpoon ile benzer özelliklerde olmasının yanı sıra artık klasman olarak daha yüksek seviyelere erişmiştir. Geliştirilen özellikleri gizli kategoride olduğu için zamanı gelince üretici firma tarafından yapılmasının uygun olacağını değerlendiriyorum.
YAZAR: Hüseyin Rahmi GİDER