Yakın zamanda başlamış olan İsrail-İran savaşı nedeniyle Orta doğu olarak adlandırılmış bölgemiz sıcak saatler yaşamaya devam etmektedir. Sürekli olarak karşılıklı saldırıların yapıldığını görmekteyiz. İran tarafından gönderilen balistik füze demir kubbe tarafından hızla etkisiz hale getirilmektedir. İsmini sıkça duymuş olduğumuz Demir Kubbe’yi gelin ayrıntılı bir şekilde inceleyelim.
Demir kubbe, sürekli radyo frekansı yayınlayan ve belli bölgelerde konuşlanmış tespit radarlarının yaklaşmakta olan tehdit unsurlarını algılayarak, Arrow füzeleri ile yok etmesini sağlayan sistemdir. Tespit radarı açısından yaklaşmakta olan ilk büyük tehdidi ortadan kaldıracak şekilde sıralama yapar. İlk düşecek mermiyi ilk yok edilecek hedef yapar. İkinci tehdidi 2, 3, 4 şeklinde sıralar. Yok edilen hedefler oldukça listeyi sürekli yenileyerek her zaman ilk tehdidi yok edecek şekilde çoklu savunma yapan bir sistemdir.
Telefonlarımızda kullandığımız yapay zeka uygulamalarının digitlerden oluşan 1,0 binary sistem ile yazıldığı program olduğu bir dönemdeyiz. Yakın zamanda hayatımıza giren yapay zeka uzantılı uygulamalar askeri alanda çok uzun zamandır kullanılmaktadır. Özellikle insansız hava araçları, uydular, yeni nesil askeri uçaklar gibi birçok sistemin yanı sıra özellikle savunma faktöründe kullanılmaya çok önceki dönemlerde başladılar. Geliştirilen gizli teknolojilerin gözle görülmemesi olmadıkları anlamına gelmemektedir. Yeraltı sığınaklarında bekleyen otonom sistemler, tanklar, zırhlı araçlar, uçakların varlığı halen saklanmaktadır.
İsrail deniz kuvvetlerine ait SAAR 4.5, SAAR 5 ve SAAR 6 sınıfı fırkateynlerinin ülkemiz donanması ile boy ölçüşmesi düşünülemez. Yüksek teknolojiye sahip gibi görünse bile kullanım amacı çok farklıdır. 15 yıllık Deniz Kuvvetleri Komutanlığının emekli mensubu olmam sebebiyle Doğu Akdeniz’de özellikle Lübnan ve Kıbrıs açıklarında çok sayıda göreve katıldım. Birçok farklı ülkelerin savaş gemilerini de gördüm. Hiçbir zaman İsrail savaş gemisi görmedim. SAAR sınıfı fırkateynlerinin yanı sıra çoğunlukla Sahil güvenlik için kullanılan makineli tüfeklerle donatılmış ve Filistin topraklarını ablukaya alan bir Deniz Kuvvetleri dememiz daha mantıklı olabilir.
Büyük vurucu gücünü demir kubbe sisteminden alan İsrail yerleşimi, nüfus azlığından ve zorunlu askerlik sisteminden dolayı çeşitli bölgelerde görev almaktadır. Bugün karacı, yarın havacı ertesi gün denizci olabilmektedir. Şanlı Türk Silahlı Kuvvetlerimiz gibi kendi personelini yetiştiren ve eğiten bir yapıları yok. Var olan askerlik sistemi de sınırlıdır. Çoğunlukla yaşlılardan topluma sahipler ve tarihsel olarak bakıldığında Kıpçak Türklerinden oluşmaktadır. Kıpçak Türklerinin ana vatanı da Ukrayna’dır.
Ülkemiz donanması Kıbrıs adası kuzeyinde ve Gazi Mağusa bölgesinde olası bir durumu engellemek adına kısmi olarak yerleşti. Ülkemizin açık bir tehdit altında olmaması daha olasıdır. Kıbrıs adası yumuşak karnımız olarak nitelendirebileceğimiz bir bölgedir. Bu nedenle Kıbrıs bölgesine Hisar-A alçak irtifa hava savunma füzeleri de konuşlandırıldı. Genel görevi hava savunma olan Gabya Sınıfı fırkateynlerimizde bölgeye konuşlandırıldı. SAAR sınıfı gemiler ile karşılaşma ihtimalimiz mevcut İsrail askeri mantığı ile çok düşük görünmektedir.
SAAR sınıfı fırkateynler neden var sorusunun cevabı burada kilit noktasıdır. SAAR fırkateynleri yapay zeka destekli demir kubbe sistemine bağlı olarak çalışan ve hava savunma desteği veren savaş gemileridir. Karada konuşlu Arrow bataryası gibi çalışan SAAR fırkateynlerinin önceliği İsrail yerleşiminin dışarıdan gelen hava tehditlerine karşı destek görevi yapmaktır. Sınırlı sayıda mühimmata sahip olması nedeniyle kısıtlı olarak kullanılabilmektedir. Üzerinde bulunan hava savunma mermilerinin bitmesi durumunda limanda tekrar yüklemek yeteri kadar profesyonel olmayan İsrail askerinin uzun zamanlar harcamasına neden olmaktadır.
Olası bir çatışma durumunda ise Türkiye Deniz Kuvvetleri çok uzun yıllardır gerekli taktik eğitimler ve tatbikatlar ile her türlü senaryoya hazırdır. Somali, NATO görevleri ve milli gizlilik içeren birçok alanda yeterli değil, daha fazla tecrübeye sahip hale gelmiştir. Savunma sanayimizin gücünü de arkasına alan Deniz Kuvvetlerimiz yapılan modernizasyonlar ile ülkemizi rahatlıkla koruyabilecek seviyelere çıkmıştır.
Karşı bir saldırı durumunda hava savunma füzeleri ile kendisini rahatlıkla koruyabilecek kapasitede olan Gabya sınıfı fırkateynlerimize ek olarak bölgede bulunan Hisar-A sınıfı hava savunma füzelerimiz bulunmaktadır. Yine Adana, Konya ve Eskişehir bölgelerinden havalanabilecek F-16 savaş uçaklarımızın bölgeye intikal etmesi 5 ile 20 dakika arasında uzaklığa göre değişebilmektedir. Seyir halindeki füzeleri de savaş uçaklarımız ile vurabiliriz. S-400 Hava savunma füzeleri gelene kadar zaten füzelere karşı koruma konseptimizi savaş uçaklarımız yapmaktaydı. Bunlar klasik savunma metodlarıdır.
Mersin bölgesi ya da Adana’ya yerleştirilecek KORAL milli karıştırıcı ile gemilerimiz ve uçaklarımız radarlar tarafından tespit edilemez hale getirilir. Gabya sınıfı fırkateynlerimiz gözle görülene kadar rahat bir şekilde İsrail’e yaklaşabilir. Uçaklarımız Demir Kubbe tarafından algılanamaz. KORAL sisteminin üretebileceği çoklu hedef karıştırması, sektörel köreltme gibi teknikleri uygulayarak daha önce Suriye harekatlarında uygulanan ve yüksek başarı getiren metodlar ile Demir Kubbe sisteminden geçilebilir.
Balistik füzeler uzun menzil kat edebilmek için seyir safhasını uzay boşluğu olarak adlandırılan aslında yer çekiminin az olduğu, atmosferik şartlardan etkilenmediği yüksekliklerde yapmaktadır. Bu nedenle yüksek irtifadan hedefe yaklaştığı için mevcut koşullarda tespit edilememe şansı azdır. Hipersonik süratlerdeki füzelerinde özellikle yapay zeka destekli demir kubbe sistemi tarafından yakalanmaması kısmi olarak şanstır. Yakın zamanda maruz kaldıkları yoğun balistik füze atışları nedeniyle Arrow füzelerinin azalması artık daha fazla tehdit yaratmaktadır. Üretimi uzun süren Arrow hava savunma füzelerinin tekrar yüklenmesi de uzun sürmektedir. Haftalarca ve aylarca maruz kalınacak hava saldırılarına dayanacak kadar kifayetli bir sistem değildir. Sonuç olarak füze yüklemesi yine insan tarafından yapıldığı için yine yapay zeka tabanlı bağımlı bir sistemdir.
İsrail’in güncel koşullarda Türkiye ile boy ölçüşmesi düşünülemez. Tek seçenek Nükleer olabilir belki ama küresel konumlandırma sistemi (GPS) karıştırıldığı zaman atılan nükleer füzeler havada istediğimiz istikamete döndürülerek yine istenilen yere düşürülebilir.
Yakın zamanda büyük bir destek görmediği müddetçe İsrail tek başına İran’a dayanması muhtemel görünmemektedir. Bu nedenle Orta Doğu’da bulunan uçaklarının havada kalabilmesi için çok sayıda tanker uçağı ve 3 adet uçak gemisini bölgeye sevk eden Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgesel müdahalesi söz konusu olabilir. Bu durumda yine ülkemiz açısından bir tehdit olabileceğini düşünmemekteyim. Olası her senaryonun çözümü zaten ellerimizde bulunmaktayken korkmamayı öğrenmemiz gerekmektedir. Yıllardır Türk Askerine nasıl güvendiysek bugün daha da fazla güvenmeliyiz. Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur. Kendimize de güvenmeliyiz.
Demir Kubbe sistemine karşılık olarak ülkemizin en büyük firmalarının ortaklaşa gerçekleştirdiği Çelik Kubbe sistemi çok katmanlı bir savunma sağlayarak yakın zamanda ülkemizin korunmasında önemli rol oynayacaktır. Milli sistemlerin kullanıldığı Çelik Kubbemizde Hisar füzeleri, Korkut gibi hava savunma silahlarına ek olarak hangi silah ve sensör entegre edilmek istenirse eklenebilecek ve sürekli gelişime açık olacak bir sistemdir. Demir kubbe ile aynı mantıkta çalışan Çelik Kubbe, daha fazla silah ve sensörün yer aldığı bir sistem olması önem arz edecektir. Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin bilgi ve tecrübesi ile birleşince ülke savunmasında caydırıcı bir rol oynamayı en büyük misyonu yapacaktır.
YAZAR: HÜSEYİN RAHMİ GİDER
Başarılı ve gayet bilgilendirici bir yazı olmuş, teşekkür ederim