Son 20 yıl Türkiye’nin savunma sanayinde köklü bir dönüşüme sahne olmuştur. 2000’li yılların başında büyük ölçüde dışa bağımlı olan Türkiye, millî teknoloji hamleleriyle kendi savunma sistemlerini geliştiren bir güç haline gelmiştir. Bu dönüşümün arkasında devlet politikaları, özel sektörün dinamizmi, Ar-Ge yatırımları ve küresel stratejilere uyum sağlama kabiliyeti yatmaktadır. Bugün Türk savunma sanayisi, sadece askerî başarıların değil, aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası arenadaki konumunu güçlendiren stratejik bir unsurudur.

Millileşme Süreci ve Kritik Projeler
2004 yılında savunma sanayisinde millileşme vizyonunun belirlenmesiyle başlayan süreçte, ASELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ ve HAVELSAN gibi kuruluşların altyapıları güçlendirilmiştir. Özel sektörün de bu ekosisteme entegre olmasıyla birlikte, yenilikçi ve özgün projeler hayata geçirilmiştir.
İnsansız Hava Araçları (İHA/SİHA): Baykar’ın Bayraktar TB2 ve TUSAŞ’ın ANKA’sı gibi platformlar, Türkiye’yi dünyada bu alanda söz sahibi bir ülke konumuna getirmiştir.
Deniz Kuvvetlerinde Yerlileşme: MİLGEM projesi kapsamında üretilen korvetler ve fırkateynler, Türkiye’nin deniz savunmasında önemli bir yer edinmiştir.
Kara Sistemleri: Altay tankı gibi projeler, Türkiye’nin zırhlı muharebe araçlarındaki yetkinliğini göstermiştir. Bu projeler, sadece askerî kapasiteyi artırmakla kalmamış, aynı zamanda Türkiye’nin savunma sanayisinde ihracatçı bir ülke olmasını sağlamıştır.

KAAN ve Hava Kuvvetlerinin Geleceği
Türkiye’nin savunma sanayindeki en iddialı projelerinden biri, TUSAŞ tarafından geliştirilen KAAN’dır. 2023’te hangardan çıkarılan ve 2024’te ilk uçuşunu gerçekleştiren KAAN, Türkiye’nin ilk yerli 5. nesil savaş uçağıdır.
Radar Görünmezliği (Stealth): Düşük gözlemlenebilirlik özelliğiyle hava sahasında avantaj sağlamaktadır.
Yapay Zekâ Destekli Sistemler: Gelişmiş aviyonikler ve otonom yetenekler, pilotların karar alma sürecini kolaylaştırmaktadır.
Süpersonik Hız ve Çok Rollü Kabiliyet: Hava-hava ve hava-yer görevlerinde etkin bir şekilde kullanılabilmektedir.
KAAN, Türkiye’yi ABD, Rusya ve Çin gibi ülkelerin ardından 5. nesil savaş uçağı geliştirebilen sınırlı sayıdaki ülke arasına sokmuştur. Önümüzdeki yıllarda seri üretime geçilmesi ve ihracat potansiyelinin değerlendirilmesi, Türkiye’nin havacılık ve savunma sanayisinde küresel bir oyuncu olmasını sağlayacaktır.
Uzun Menzilli Füze ve Hava Savunma Sistemleri
Türkiye, savunma stratejisini sadece kısa menzilli sistemlerle sınırlandırmamış, uzun menzilli füze teknolojilerinde de önemli adımlar atmıştır:
SOM Seyir Füzesi: Akıllı seyir füzesi olarak geliştirilen SOM, hassas vuruş kabiliyetiyle öne çıkmaktadır.
BORA Balistik Füzesi: Yüksek hızlı ve uzun menzilli bir sistem olarak caydırıcılık sağlamaktadır.
SİPER Hava Savunma Sistemi: Türkiye’nin hava savunma ihtiyacını millî imkânlarla karşılayacak kritik bir projedir.
Bu sistemler, Türkiye’nin savunma anlayışını değiştirerek “düşmanı sınır ötesinde etkisiz hale getirme” stratejisine uygun bir yapı sunmaktadır.
Savunma Sanayisinin Ekonomik ve Stratejik Kazanımları
Türkiye, savunma sanayisindeki gelişmeler sayesinde:
– 35’ten fazla ülkeye savunma ürünleri ihraç eden bir aktör haline gelmiştir.
– NATO içindeki etkisini artırmış, bölgesel diplomaside askerî kapasitesini bir kaldıraç olarak kullanmıştır.
– Yerli teknoloji geliştirme süreçleri, sivil sanayiyi de destekleyerek ekonomik büyümeye katkı sağlamıştır.

Gelecek Vizyonu: Türkiye’yi İlk 5’e Taşıyacak Adımlar
Türkiye’nin savunma sanayisindeki gelecek hedefleri oldukça iddialıdır:
– KAAN’ın seri üretimi ve ihracatı
– Yerli jet motoru projelerinin tamamlanması
– Hipersonik füzeler ve yapay zekâ destekli savaş sistemleri
– Uzay tabanlı savunma teknolojilerine yatırım
Bu adımlar, Türkiye’yi 2030’lu yıllarda dünyanın en büyük 5 savunma sanayisi ülkesi arasına sokma potansiyeline sahiptir.
Sonuç: Savunma Sanayisi, Türkiye’nin Küresel Güç Olma Yolundaki Temel Dinamiklerinden Biridir
Türkiye, son 20 yılda savunma sanayisinde attığı adımlarla sadece askerî bağımsızlığını güçlendirmemiş, aynı zamanda ekonomik ve diplomatik kazanımlar elde etmiştir. KAAN, SİPER, MİLGEM ve İHA’lar gibi projeler, Türkiye’nin teknoloji üreten, ihraç eden ve stratejik özerkliğini koruyan bir ülke olmasını sağlamıştır.
Gelecekte savunma sanayisinin sivil teknolojilere entegrasyonu, yeni nesil savaş konseptleri ve uzay tabanlı sistemler, Türkiye’nin küresel konumunu daha da güçlendirecektir. Bu vizyon, sadece askerî gücü değil, aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası itibarını ve bağımsız karar alma yeteneğini de perçinleyecektir.
YAZAR: Kürşad EĞİTMENOĞLU