24 Kasım 2025 – ABD-Çin Ekonomik ve Güvenlik İnceleme Komisyonu tarafından yayımlanan yeni rapor, Pekin’in Mayıs ayında yaşanan Hindistan-Pakistan gerginliğini, gelişmiş silah sistemlerini gerçek çatışma koşullarında denemek ve tanıtmak için fırsata dönüştürdüğünü ortaya koydu. Bulgular, Güney Asya’daki güç dengesi ve Çin’in büyüyen savunma ihracatı hedefleri açısından önemli sonuçlar barındırıyor.
Komisyonun 18 Kasım tarihli raporuna göre, 7–10 Mayıs tarihleri arasında Hindistan’ın Sindoor Harekâtı kapsamında gerçekleştirdiği hava ve füze saldırıları sırasında Pakistan, ağırlıklı olarak Çin menşeli platformlara dayandı. Böylece Çin’in J-10 savaş uçakları, HQ-9 uzun menzilli hava savunma sistemleri ve PL-15 havadan havaya füzeleri ilk kez yoğun çatışma ortamında kullanıldı. Raporda, Pekin’in bu krizi hem Halk Kurtuluş Ordusu hem de ihracata yönelik savunma sanayisi için “canlı ateş test alanına” dönüştürdüğü belirtildi.
Çatışma, Cammu Keşmir’de 26 sivilin yaşamını yitirdiği bir saldırının ardından başlamış; Hindistan Pakistan içindeki hedefleri vurmuş, Pakistan ise İHA ve füze fırlatmalarıyla karşılık vermişti. Tarafların yarım asırdır olmadığı kadar derine saldırılar düzenlemesi, nükleer silahlı iki rakibin nasıl hızla tırmanma basamaklarını aşabileceğini bir kez daha gösterdi.
Rapor, askeri doktrin rekabetinin bölgedeki dinamikleri daha da sertleştirdiğini vurguluyor. Hindistan’ın hızlı harekât ve sınırlı derinlikli baskınlara dayalı Cold Start yaklaşımına karşı Pakistan, taktik nükleer silahlar ve uzun menzilli füzeleri de içeren “tam kapsamlı caydırıcılık” doktrinini geliştirdi. Bu denklemde Çin silahları yalnızca Pakistan envanterini doldurmakla kalmıyor; iki tarafın risk ve tırmanma hesaplamalarını da yeniden şekillendiriyor.
Çin, son yıllarda Pakistan’ın ana savunma tedarikçisi haline geldi. CPEC projeleri ve Gwadar Limanı ile güçlenen bu stratejik ortaklık; ortak tatbikatlar, istihbarat paylaşımı ve platform entegrasyonunu da derinleştirdi. Bu bağlamda Pakistan’ın J-10CE uçakları, Çin yapımı radarlar ve erken uyarı sistemleriyle oluşturulan uzun menzilli bir “kill chain” içinde kritik rol oynadı. PL-15E füzelerinin menzil avantajı, Pakistan’ın Hint hava kuvvetlerine karşı ilk kez belirgin bir angajman üstünlüğü elde etmesini sağladı.
HQ-9P ve HQ-9BE hava savunma sistemleri ise Pakistan’ın şehirlerini ve kritik tesislerini kapsayan geniş bir koruma ağı oluşturdu. Çin yapımı SH-15 obüsleri, VT-4 ana muharebe tankları ve Tughril sınıfı fırkateynlerle desteklenen modernizasyon programı, kara ve deniz cephelerinde de Çin etkisini derinleştirdi.
Rapor, Pekin’in uzun süredir “barış hastalığı” olarak nitelediği, gerçek muharebe tecrübesi eksikliğini gidermek için bu çatışmayı düşük riskli bir saha laboratuvarına dönüştürdüğünü ifade ediyor. Buna karşılık Pakistan’ın ekonomik kırılganlığı ve yükselen iç güvenlik tehditleri, Çin silahlarına bağımlılığı daha da artırmış durumda.
Batılı ve Hintli uzmanlara göre bu süreç, yalnızca kısa süreli bir sınır çatışmasının ötesinde sonuçlar doğurdu. Çin, HQ-9 ve PL-15 performansını küresel pazar için kanıt olarak sunarken; Hindistan ise ABD ve Fransa ile savunma ortaklıklarını hızlandırıyor.
Sindoor Harekâtı, böylece Güney Asya’dan Pasifik’e uzanan geniş bir alanda tehdit algılarını yeniden şekillendiren kritik bir eşik olarak değerlendiriliyor.





