ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, 5 Ekim’de yaptığı açıklamada Karayipler’de, Venezuela açıklarında uyuşturucu taşımakla suçlanan gemilere yönelik askerî operasyonlar düzenlemek için “tüm yasal yetkilere sahip olduğunu” söyledi. Reuters’ın aktardığı bu açıklama, ABD’nin bölgede giderek daha kararlı bir askerî tutum benimsediğini ve Caracas ile ilişkilerde yeni bir gerginlik dönemine girilebileceğini gösteriyor.
Pentagon kaynaklarına göre, ABD son haftalarda Karayip Denizi’nde artan deniz ve hava operasyonlarıyla birlikte klasik uyuşturucu kaçakçılığı önleme faaliyetlerinden caydırıcı güç gösterisine dayalı yeni bir stratejiye geçiş yapıyor. Bu kapsamda son bir ayda en az dört hava saldırısı gerçekleştirildi. 3 Ekim’de Venezuela kıyısı açıklarında bir teknenin imha edilmesi sonucu dört kişi hayatını kaybetti. Eylül ayında ise eski Başkan Donald Trump, Venezuela bağlantılı bir kaçakçılık teknesine yönelik saldırıda 11 kişinin öldüğünü doğrulamıştı.
ABD’nin Bölgedeki Askerî Varlığı
Açık kaynaklı uydu görüntüleri ve savunma raporlarına göre, ABD’nin Venezuela açıklarındaki kuvvet yapılanması tam kapsamlı bir deniz taarruz gücü seviyesine ulaştı. Bölgede Arleigh Burke sınıfı güdümlü füze destroyerleri, bir Virginia sınıfı nükleer saldırı denizaltısı ve USS Iwo Jima amfibi gemisi etrafında toplanan bir görev grubu bulunuyor. Bu platformlar, Tomahawk seyir füzeleri, gelişmiş elektronik harp sistemleri ve çok katmanlı hava-savunma yetenekleriyle destekleniyor.
Hava unsurları tarafında ise Porto Riko ve Curaçao’daki üslerde konuşlandırılan F-35A Lightning II savaş uçakları ile P-8A Poseidon deniz karakol uçakları ve MQ-9B SeaGuardian İHA’ları bölge üzerinde kesintisiz keşif ve hedef tespiti faaliyetleri yürütüyor. Güney Komutanlığı’na bağlı istihbarat merkezleri, uzay tabanlı ve hava platformlarından gelen verileri eşzamanlı olarak analiz ederek deniz trafiğini izliyor.
Bu ağ tabanlı yapı, ABD’ye kıyıdan yüzlerce kilometre ötede hedefleri tespit etme, gözetleme ve gerekirse kısa sürede vurma kapasitesi sağlıyor. Uzmanlara göre, gerek görülmesi hâlinde Washington birkaç saat içinde Venezuela kıyı şeridinde deniz ablukası veya hassas vuruş operasyonları başlatabilecek durumda.
Venezuela’nın Savunma Kapasitesi
Venezuela Silahlı Kuvvetleri (FANB), geçmiş modernizasyon programlarından kalan bazı kabiliyetlerini korusa da operasyonel düzeyde ciddi kısıtlarla karşı karşıya. Ülkedeki Su-30MK2 çok rollü savaş uçaklarının yalnızca bir kısmının tam faal olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca Caracas ve Maracay çevresine konuşlandırılan S-300VM Antey-2500 hava savunma sistemleri, bakım eksiklikleri nedeniyle sınırlı etki gücüne sahip.
Venezuela Donanması’nın elinde kıyı devriye gemileri ve füze botları bulunsa da, modern radar ve savunma sistemlerinin eksikliği ABD donanmasına karşı caydırıcılığı azaltıyor. Ayrıca, kıyı bölgelerinde konuşlu birkaç gemisavar füze bataryasının olası bir ABD operasyonunda kısa sürede etkisiz hâle getirileceği değerlendiriliyor.
Buna karşın ülkenin en öngörülemez unsuru, Başkan Nicolás Maduro’nun “halk savunması” olarak tanımladığı 4 milyondan fazla milis gücü. Bu birlikler düşük donanıma sahip olsa da, olası bir ABD müdahalesinde asimetrik direniş modeliyle uzun süreli çatışmalara zemin oluşturabilir.
Stratejik Denge ve Tırmanma Riski
Bölgesel güç dengesi net biçimde ABD lehine olsa da, yanlış hesaplanmış bir saldırı Venezuela’nın hava savunma unsurlarını veya milis güçlerini karşılık vermeye yöneltebilir. Rusya’nın 3 Ekim’deki saldırıyı “saldırgan eylem” olarak nitelendirip kınaması, krizin uluslararası bir boyut kazanabileceğini gösteriyor.
Hegseth’in “tam yetkili” olduğunu ilan etmesi, Washington’a geniş operasyonel alan tanırken, karşı-narkotik görevleriyle askerî müdahale arasındaki çizgiyi bulanıklaştırıyor. ABD destroyerleri Venezuela kıyılarına yaklaşırken ve F-35’ler bölge semalarında devriye uçuşları yaparken, Karayipler yeniden küresel güç rekabetinin ön cephesi hâline geliyor.





