Yunanistan hava kuvvetleri genel olarak Türkiye Cumhuriyeti Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde olan uçakların benzeri uçaklardan oluşur. Her şeyimizi çalıp kopyalamak gibi huyları var maalesef. Yoğurdumuzu, baklavamızı, künefemizi yani aklımıza gelen bir çok şeyi kopyalamak ve kendilerininmiş gibi gösteren bir kültürleri var. Almanya’dan Meko sınıfı fırkateyn alıyoruz, bir bakmışsınız aynı tipte olan Hydra sınıfı fırkateynler alınmış. F-16 alıyoruz, aynı şekilde F-16 alıyorlar. Her alanda bu kadar taklit etmeleri ne kadar özgün olmayan bir topluluk olduklarının göstergesi aslında. Yaratıcılık sıfır. Kes, kopyala ve yapıştır taktiği yaparak belirli bir seviyeye gelmeye çalışmaya devam ediyorlar. Dikkat ettiniz mi bilmiyorum, Solo Yunan diye bir ekibi yok mesela. Kol uçuşu denilen yan yana uçuşlarda düzensiz uçuyorlar. Filmlerde görmüşsünüzdür, uçaklar yan yana giderken düşman görülünce dağılıp avlamaya başlarlar. Buradaki filmde avlanan taraf maalesef %95 oranında onlar.
Yunanistan hükümetinin başbakanı Miçotakis yakın zamanda üstünlüğün kendilerine geçtiğini söyledi. Açıkçası özgüvenine hayran kaldım. Yakın zamanda Libya’dan kovulmamışlar mıydı? Durduk yere neden böyle bir açıklama yapması gerekti? Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yakın zamanda Eurofighter uçağı alması yönünde mutabakat imzalaması gerçek anlamda hüsrana yol açmış olabilir mi?

Yunanistan hükümetinin ya askeri anlamda bilgisi çok zayıf ya da kandırılıyorlar. Sayısız defa it dalaşı olarak tabir edilen ve Ege Denizi semalarında gerçekleşen savaş uçaklarının çatışmalarında hüsrana uğrayıp döndükleri çok olmuştur. Havada süren kapışmalarda en büyük avantajları Türk pilotları gibi dünyanın en iyi pilotları arasında gösterilen ekipten manevra ve kabiliyet öğrenmeleridir. Netice itibariyle cacıki değil ki bu tecrübeyi alıp kopyalasın ve yapıştırsın. Yunanistan hükümeti elindeki mevcut pilotların eğitimini ancak sınırlarımız içerisinde alacağı eğitimle yükseltebilir.

2021 yılında Rodos açıklarında denk geldiğimiz bir çatışma durumu esnasında 3 adet Yunan F-16 uçağına karşılık bölgeye süratle intikal eden 2 adet F-16 savaş uçağımızın çatışmasını hava radarından ve telsiz ile takip etmiş biri olarak anlatabilirim. Bu arada bir tanede irtibat maksatlı kıdemli bir savaş pilotumuzda yanımızda bulunmaktaydı. Rodos açıklarında bulunan savaş gemilerimize yaklaşmaya çalışan 3 adet Yunan F-16 uçağı, donanma unsurları tarafından belirlenmiş ve NATO talimatlarına deklare edilmiş 5 deniz mili mesafenin içerisine giremez. Normal koşullarda savaş gemilerimizin Tanımlanmış Emniyet Mesafesi (TEM) 25 deniz mili mesafedir. Harp durumunda 25 deniz mili mesafeye girmiş ve kimlik bilgileri bulunmayan tüm savaş uçaklarına gerekli prosedürler uygulanarak atış yapılabilmektedir. Eğer NATO kapsamında uçuş icra edeceğini bildirmiş ise sürekli Hava Kuvvetlerimize ait hava radarları ve Savaş gemilerimizde bulunan Hava radarları ile sürekli olarak saniyelik temas bilgisi Genelkurmay Başkanlığımıza ve ilgili Kuvvet Komutanlıklarına aktarılarak takipte kalmamız sağlanır.
Gelen 3 adet Yunanistan savaş uçağa karşılık 2 adet F-16 savaş uçağımız karşılıklı olarak birbirlerine yaklaşmaya başlamışlardı. Bir anda savaş uçaklarımızdan birisi sürat düşürdü ve diğer savaş uçağımız adeta üzerlerine doğru atıldı. 1 adet savaş uçağımız önünde bulunan 3 adet Yunan savaş uçağını önüne alarak kovalamaya başladı. Geçen telsiz konuşmalarından eğer savaş durumunda olsaydık 20 saniye içerisinde 2 adet Yunan F-16’sı denize düşürülmüştü. 2 adet Yunan savaş uçağını tek başına Lock-on (kilitlenme) yaparak etkisiz hale geldiğini bildirmişti. Kalan tek Yunan savaş uçağı ise yaklaşık 50 saniye daha direnebilmişti. Muhtemelen içlerindeki en kıdemli pilottu. 3 adet Yunan savaş uçağını tek bir uçağımız kilitlenme metoduyla Rodos bölgesinden sürmüştü.

Aklımıza şu soru geldi diğer savaş uçağımız neden sürat düşürerek hiçbir şeye karışmadı? Cevabını gemide irtibat için bulunan savaş pilotumuz vermişti. “Arkada kalan pilot “Bebek Bakıcısı” olarak adlandırılan kıdemli pilot”. Herhangi bir çatışma durumunda zaten 3 adet Yunanistan savaş uçağını yok edebilecek eğitime erişmiş, tecrübesi ve bölgemizde süregelen terör faaliyetlerinde uzun süre uçuşlar icra etmişti. Öndeki savaş uçağımızda bulunan ve eğitimi devam eden pilotumuzun koruması gibi davranıyordu. Bu nedenle karışmamıştı.

Günümüze dönersek eğer olası durumda zaten devreye alınan Çelik Kubbe sistemimizi mevcut koşullarda aşmaları imkansız bir durum. Hava bölge radarlarımız zaten kelimenin tam manasıyla havada uçan sineği bile takip edebilmekteler. Erken ihbar uçaklarımız ile henüz daha pistte havalanmamış halde iken bile takip edilmekteler. Elektronik harp cihazlarımızın aktif edilmesi durumunda zaten önlerinde uçan uçağa kilitlenemezler bile. Burun kısımlarında bulunun AN/APG-68 kilit radarları körelir hatta yakılabilir. Bu durumda ikinci dünya savaşı dönemindeki gibi makineli tüfekle saldırabilir. Kısacası artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı bırakın üstünlük kurmalarını, Ege Denizi üzerinde çatışma yaşayabileceklerine inanmaları bile hayalden ibaret olur.
İlerleyen dönemlerde Kızıl Elma İnsansız Savaş Uçağı ile karşılaştıkları zaman, savaş uçaklarımıza takviye olarak etrafında aynı süratte uçan Decoy (tuzak) uçaklar ile maruz kalacakları karıştırma durumlarında nasıl tedbir alacaklar? Siper ve Hisar füzelerimiz uçaklarına kilitlenip ateşlendiği zaman nereye saklanacaklar? Yaklaşık olarak 5G denilen basınca dayanabilen F-16 savaş uçaklarına karşılık 8-10 G basınç kuvvetine erişebilen hava savunma füzelerine karşı hangi manevralar ile kaçmaya çalışacaklar?

Üstünlük sayı ile olsaydı emin olun Pearl Harbour savaşında kazanan Japonya olmazdı. Tecrübeli pilot, havadaki uçaklarını koruyacak bir hava savunma şemsiyesi, karşı tedbir olarak uygulayabileceği bir elektronik harp sistemi olmadan “Üstünlük bize geçti” demek askeri olarak ne kadar bilgisiz olduğunu yada halkını bir yalana inandırmaya çalıştığını gösterir. Çatışma yerine Rodos’a tatile giden Türk halkına Rodos halkı tarafından gösterilen ilgi ve sevgi gibi değişik bir şeyler mi deneseniz artık? Yada Ermenistan Cumhurbaşkanı Paşinyan gibi gerçeği kabullenip saldırgan tutumlarınızdan vaz mı geçmelisiniz? Her iki tutumunda siyasi yada askeri bir kazancının olmadığını yıllardır anlamış olmalıydınız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile bırakın üstünlük kurmayı yarışmayı bile deneyemezsiniz. Aktif olarak 39 adet gemi inşaa edin. Kendi balistik füzelerinizi geliştirin. Gazap bombalarınızı, sığınak delici füzelerinizi yapın. Şimdi başlamaya çalışsanız 40 yıl sonunda yakalama şansınız olabilir. Sınıra İHA savar frekans bozucular koymak bir işe yarasaydı emin olun onu zaten sınırlara koyardık. Uydu üzerinden frekans akışı yapan bir İnsansız hava aracının sinyallerini bozabileceğine inanmanız taktiksel olarak yaptığınız hataların bir göstergesidir. En kısa zamanda barışçıl bir tutum ile yaklaşmanızı tavsiye ederim.
Yazar: Hüseyin Rahmi GİDER